Biyografi serisinde Esra ablamı yazmazsam olmaz diye düşünüyorum. O benim küçüklüğümden büyüklüğüme hayatımdaki en önemli kişilerden… Gerçek ablam olsa o kadar olmazdı belki… İlklerim hep onunla oldu… İlkleri onda gördüm… İlkleri ondan öğrendim… Telefon rehberimin de ilk sırasında o var😉
Küçüklüğüm onunla güzelleşti. Onunla birlikte vakit geçirmek sonsuz mutluluktu benim için. Beni dinleyen, beni ben olduğum için sevenlerdendi. Sevincimizi, üzüntümüzü, korkumuzu, sevgimizi birlikte paylaşırdık. Yeni Levent’te oturdukları zaman onlara gider, birkaç gün orada kalırdık. Dönüşümüz çok hüzünlü olurdu. Ağlayarak ayrılırdık. Onlar da bize geldiklerinde aynı durum yaşanırdı. Yer yatağında birlikte yatar, gece konuşmaktan uyuyamazdık.
Henüz okula başlamadığım zamanlarda ilkokula giderken beni okuluna götürmüştü görmem için. Okul ortamını ilk onunla tanımıştım. Arkadaşlarıyla tanıştırmıştı beni… Evi oyuncak dolu bir arkadaşının evine götürmüştü. Barbie bebeği ilk ondan öğrenmiştim, rotring kalemi, flüt çalmayı, kan kardeş olmayı, hatıra defteri tutmayı, kartpostal biriktirmeyi, dantel örmeyi, salata yapmayı, ağaca çıkmayı da ondan öğrenmiştim… Sonra lambada oynamayı, oje sürmeyi, süslenmeyi püslenmeyi…
Esra ablam hayatının her aşamasında giyimine, kuşamına tepeden tırnağa dikkat eden bakımlı biri oldu… Dış görünüşe, güzelliğe önem verir. Renkli gözlü ve sarışınlar onun güzellik algısındadır hep. Küçüklüğümüzde Naciye teyzem ikimize farklı renkte aynı kıyafetler dikerdi. Birlikte giyinmek çok hoşuma giderdi.
Ondan bahsederken Suşehri günlerini es geçmek olmaz… Yaz geldiğinde Suşehri’ne birlikte gitmek büyük mutluluktu. Bir keresinde otobüsle giderken yol boyunca birlikte bağıra bağıra şarkılar söylemiştik. Millet bize tuhaf tuhaf bakıp susturmak istese de susmamıştık. Suşehri’ne ayak bastığımızda Rukiye teyzemin yola kadar gelip bizi karşılamasını, anneannemin sevincini, içten merdivenli dede evinin o özel kokusunu, çiçekler ve ağaçlarla donatılmış o güzel bahçeyi unutamam. Esra ablamın Tolga abimle kavga yapıp babaannesine gidişini, ertesi gün tekrar gelişini, Alper abimin bize şarkı söyletip sesimizi kaydetmesini, kuş avlamalarını, kimsenin sevmediği ahır kokusunun bana çok güzel gelişini, tıngır tıngır sallanan portatif merdivenle çatıya çıkışımızı, kuyruğunu koparan köpeği, akşam tavukları yuvalarına kışkışlamamızı,, dedemin eski tuvaletini ve daha bir çok şeyi… Benim için sadece bir yaz tatilinde yaşanan o güzel günler hatıralarımda bir anı olarak kaldı. O anılarda yanımda hep Esra ablam vardı…
Anneannemden gelen temizlik akışkanlığı Esra ablama da sirayet etmişti. O da bir temizlik tutkunu… Her gün evin giriş kısmını bir güzel yıkardı. Gizemle bana da diğer görevleri verirdi. Biz onun kadar hünerli değildik tabii. O bu işi severek yapıyordu. Bu sebeple de anneannem tarafından seviliyordu.
Esra ablamın yaptığı yemeklerin tadına doyum olmaz. Çeşit çeşit ve farklı yemekler yapmayı çok sever. Eşi ve çocuğunun midesine hitap edici çok lezzetli yemekler yapar.
Esra ablam çok iyi niyetlidir, merhametlidir, düşüncelidir. Hatta aşırı düşüncelidir. Bence hak etmeyenleri bile düşünecek kadar iyidir. Kıskançlık nedir bilmez, hiçbir şeye haset etmez. Akrabalık ilişkilerine önem verir, insanları arayıp sorar. Kendisine karşı aynı şekilde olmayanlara gönül koysa da onları üzmemek için belli etmek istemez.
Şu sıralar küçüklüğümüzdeki gibi çok sık görüşemiyoruz. Hayat meşgalelerimiz biraz ayrı koydu bizi. Şu anda o tam bir “süper hala”. Her zaman görüşemesek bile o her daim kalbimin bir köşesinde ayrı bir yerde... Onu çok seviyor ve ona iki cihanda mutluluklar diliyorum…
Fethiye
Foto: Esra ablamın instagram hesabından

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder