30 Nisan 2021 Cuma

Bedir Dönüşünde...




Yaklaşık 1400 yıl önce bu günlerde... Yine bir Ramazan ayında Medine sokakları zafer sevinciyle Bedir’den dönen sahabeleri selamlıyordu. Ehl-i Bedir... Allah tarafından günahlarının bağışlandığı bildirilen 313 kutlu insan...  Hak ile Batıl’ın savaşından dönenlerin 14’ü geride kalmış, şehadet şerbetini yudumlamışlardı.    Ayetinde “Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder.” (Muhammed Sûresi 7) demişti Allahu Teâla... Ve  o bir avuç kalbi imanla dolu müslümana söz verdiği yardımı geciktirmemişti... Onlar şunu öğrenmişlerdi ki Rabbine hakkıyla itaat eden bir mü’min dünyaya meydan okuyabilir ve asla mağlup olmazdı. 


Meleklere imanın en üst mertebesi yaşanmıştı Bedir’de... Ellerini havaya kaldırarak dua dua yalvaran Allah Resul’ünün duasına Yaradan’ın cevabı gecikmemişti. 1000 melekle, 3000 melekle, 5000 melekle şereflendirmişti savaş meydanını...Ve sonra küfrün tüm elebaşları yok olup gitmişti.


Şimdi Efendimiz (sav) dönüyor Bedir’den. Medine sokaklarında zafer naraları yükseliyor. Ama az sonra bir acıyla kavruluyor o Güzeller Güzeli’nin yüreği. Gözünün nuru kızı Rukiye (ra) Hakk’a kavuşmuş. İmtihanların en ağırı belki. Gerçi yaşadığı imtihanın hangisi hafif ki... 


Ey Rasulüm! Biz de Bedir’le birlikte yeniden dirilmek istiyoruz. Belki sana layık bir ümmet olamadık ama inan ki seni canımızdan çok seviyoruz. Biz seni görmeden sevenlerdeniz. Sesini duymadan sana vurulanlardanız. Biz senin “kardeşlerim” dediğin kardeşleriniz. İki mübarek parmağını yan yana koyup gösterdiğin gibi cennette seninle yanyana olabiliriz inşallah. İnşallah... İnşallah... Nasip eyle Ya Rab! Nasip eyle Ya Rab! Nasip eyle Ya Rab!

29 Nisan 2021 Perşembe

Yalan Huzurlu Sona Engeldir




Ne kadar kolay yalan söylüyoruz değil mi? Özellikle de çocuklarımıza... Bir kaşık yemeği yedirmek için bir sürü vaatler sıralıyor sonra da yapmıyoruz. Bir gün, “Gel sana bir şey vereceğim” diye çocuğunu çağıran kadına Peygamber Efendimiz (sav) : “Ona ne vereceksin?” diye sormuş. Kadın da hurma vereceğini söyleyince Efendimiz (sav): “Eğer ona hurma vermeseydin sana bir yalan günahı yazılacaktı.” (Müslüm, Sahih, 107) buyurmuştur. 


Demek ki çocuklarımızı da adam yerine koyup onlara karşı doğru sözlü olmalıymışız. Tabii Hak katında yalancılardan yazılmak istemiyorsak... 


Yalan söylemek bize içki içmekten, hırsızlık yapmaktan veya zina yapmaktan daha masum geliyor değil mi? Halbuki Peygamber Efendimiz (sav)’e bu durumlar sırayla soruluyor. “Ya Rasulallah Müslüman içki içer mi? Müslüman hırsızlık yapar mı? Müslüman zina yapar mı? Müslüman yalan söyler mi?” Efendimiz ilk üçüne “Evet” cevabı vermesine rağmen sonuncu soruya “Müslüman yalan söylemez.” cevabını veriyor. Bunun ciddiyetinin farkında mıyız?


Bu kadar hassas bir meselede nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyoruz? İçimiz içimizi kemirmiyor mu? Kalbimize bir kasvet düşmüyor mu? Vücudumuz titreyip yüzümüz kızarmıyor mu? Rabbimize nasıl hesap vereceğimizi hiç düşünmüyor muyuz? Eşleri ele alalım mesela...Birbirlerine  söyledikleri yalanlar azımsanmayacak kadar fazla. Hem de eften püften sebeplerle... Bunun acı olanı ise yapılanın yanlış olduğunun farkına varılmaması. Yani yalanın “yalan” gibi görülmemesi... İnsanların arasını düzeltmek için yalan söylenmesine dinimiz cevaz vermiştir ancak bunu kötüye kullanıp münafıklık alametlerinden birincisi olan yalana başvurmaktan Allah bizleri muhafaza buyursun inşallah.


Gelin birlikte şöyle bir hayat yolu tahayyül edelim: İleride ikiye ayrılmış olan bir yol düşünün... Yolun başında bir engele takıldınız. Babanızla, eşinizle, arkadaşınızla, amirinizle, memurunuzla, vs yaptığınız bir hatadan dolayı bir sorun yaşıyorsunuz mesela. O anlık yalan söylemek sizi rahatlatacak ve problem çözülmüş gibi görünecek. Ve yalan söyleyip hayat yoluna devam ediyorsunuz. Emin olun ki bidayetinde sizi rahatlatmış olan o yolun nihayeti dikenlerle dolu olacak. Gittiğiniz o yol belki size sıkıntı verecek, üzüntü verecek, kalbinize kasvet, rızkınıza daralma veya bedeninize hastalık verecek. Bunların sebebinin dilinizin bir afeti olduğunu farketmeyeceksiniz bile... İkinci yolu tercih edip doğruyu söylediğinizi düşünelim. O anda babanızdan, eşinizden yada amirinizden azar işiteceksiniz belki. Ama gideceğiniz o doğruluk yolu sizi mutlaka huzurlu bir sona götürecektir. Bundan emin olun... İşte o huzurlu sonu Efendimiz (sav)’in mübarek ağzından dökülen şu sözler ne güzel anlatıyor:


"Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarından bir köşk verilmesine kefilim.


Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasından bir köşk verilmesine kefilim.


Huyunu güzelleştiren kimseye de cennetin en yükseğinden bir köşk verilmesine kefilim."


(Ebu Davud, Edeb 7; Tirmizî, Birr 158; Nesâî, Cihad 19; İbn Mâce, Mukaddime 7)


Yolumuz doğrulukla, hayatımız huzurla dolsun ve gideceğimiz yol cennetimiz olsun inşallah...


Resim: pixabay.com