20 Mayıs 2020 Çarşamba

Koronavirüs Ekseninde Müslümanca Tavır 5

Tefakkkuh

Tefakkuh "fıkıh etmek" anlamına gelen bir kelimedir. "Fıkıh" kelimesi ise İmam-ı Âzam Ebû Hanife'nin tabiriyle "kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir". Tabii bunlar Kur'an ve sünnetin ışığında olmalıdır. 

Rabbimiz bizi dünyaya getirirken "akıl" gibi müthiş bir nimet vermiş ve bize yüklediği sorumlulukları yerine getirirken aklımızı kullanmamızı istemiştir. Dinden, imandan, kitaptan, peygamberden ve yaratıcıdan haberi olmayan, herhangi bir ülkenin balta girmemiş ormanlarında yaşayan bir insan düşünün... Bu insanın bile aklını kullanıp Allah'ı bulma gibi bir sorumluluğu varsa, "elhamdülillah müslümanız" diyen bizler de üzerimize düşen fıkhî sorumluluğu yerine getirmek için çalışmalı, okumalı, dinlemeli ve öğrenmeliyiz.

Fıkıh ilmi ibadât (ibadetler), münakehat (aile hayatı), muamelat (sosyal hayat) ve ulubat (dünyevî cezalar) gibi konuları kapsamaktadır. Peki bu konuları nasıl anlamamız lazım?

Şöyle ki... Bir müslüman islama göre temiz olması için ne yapması gerektiğini fıkha başvurur. Namaz esnasında yaptığı hata sonucunda ne yapması gerektiğini fıkha başvurur. Kurban kesmenin bir gelenek görenek mi yoksa ibadet mi olup olmadığını öğrenmek için fıkha başvurur. Bunların yanında nikahla ilgili, boşanmayla ilgili, nafakayla ilgili, süt hısımlığıyla ilgili, kira ile ilgili, faiz ile ilgili, tazminat ile ilgili ve hatta interneti kullanmayla ilgili sosyal hayatta karşılaşılan birçok meselelerde fıkha başvurur. (İnternet Fıkhı konusunu özellikle araştırınız)

Fıkhı bilen bir müslüman hastalıktan dolayı oruç tutmasının mümkün olmadığı bir durumda ne yapması gerektiğini bilir. Fıkhı bilen bir müslüman tesettürünün vücudunun neresini setretmesi gerektiğini bilir ve ona göre giyinir. Fıkhı bilen bir müslüman, nikah akdi dışında yaşanan bir ilişkinin sonucunun kendisini nereye götüreceğini bilir. Fıkhı bilen bir müslüman, ağzından sinirle çıkan bir cümleyle eşinin kendisine uzun süre haram olabileceğini bilir. Fıkhı bilen bir müslüman, kocasının izin vermediği insanlara kapıyı açmaması gerektiğini bilir. Fıkhı bilen bir müslüman, üç günden fazla küs kalınmayacağını bilir. Fıkhı bilen bir müslüman, faizin kesinlikle haram olduğunu bilir. Fıkhı bilen bir müslüman rüşvet almayı ve vermeyi Allah'ın yasakladığını bilir. Fıkhı bilen bir müslüman çocuklarının üzerindeki haklarını bilir.

Kısacası hayatta var olduğumuz müddetçe attığımız her adımı Allah adına atmalı, yaptığımız her işi Allah rızası için yapmalı ve O'nun rızası doğrultusunda yaşamalıyız. O zaman başımıza gelen olumsuz olaylarda üzülmez, aksine sonucundan hayrlar çıkarmaya çalışırız. 
Şu anda içinde bulunduğumuz koronavirüs salgınına da fıkhın beş temel esasları yönünden bakabiliriz. 

Fıkhın beş temel esası şunlardır:
1. Hayatı korumak
2. Aklı korumak
3. Dini korumak 
4. Malı korumak
5. Nesli korumak

Eğer bu esaslar tehlikeye girerse dinimizce haram ve yasak olan şeylere bir süreliğine ruhsat verilir. Koronavirüs kapsamında camilerin kapatılması durumu da işte tam da bu konuyla ilgilidir. İnsanların salgın hastalığa maruz kalmasını önlemek için farz olan cuma namazları kılınmamaktadır. Böyle bir kararın alınması da fıkhın iyi bir şekilde uygulandığı anlamına gelir. Bazı müslüman ülkelerde olduğu gibi camilerde cemaatle namaz kılmaya ruhsat aramak hatta eyleme geçmek islamın iyi bilinmediğini gösterir.

O zaman her müslüman bir ilmihal kitabı karıştırmalı, kulaktan duyma bilgilerle yaşamamalıdır. Velhasıl kelam ibadetlerle ilgili fıkhi bilgileri öğrenmek her müslümanın üzerine farzdır. Bundan daha büyük bir hüküm de yoktur vesselam...

15 Mayıs 2020 Cuma

Koronavirüs Ekseninde Müslümanca Tavır 4

Tezekkür Etmek
Tezekkür, kelime olarak unutulan bir şeyi hatırlama, zikretme, anma anlamlarına gelmektedir. Bu zamana kadar koronavirüs eksenli yazdığım yazılarda kendimizi şöyle bir gözden geçirip bu karantina günlerimizi rahmete çevirecek fırsatların olduğundan bahsetmiştim. Bu konuda geçmiş ümmetlerin ve peygamberlerin yaşantılarını tezekkür etmeye ne dersiniz? Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâla bizlere bu konulardan dafaatle bahsetmekte, ibret alıp almamak ise bize düşmektedir. Bu anlatılanlardan biri de Yunus peygamberin kıssasıdır. 

Bilindiği üzere Yunus peygamber kavmini yaklaşık 33 yıl Allah’a imana davet etmiş ancak kendisine çok az sayıda kişi (kaynaklara göre 2 kişi) iman etmişti. Bunun üzerine Yunus peygamber başlarına Allah’tan azap geleceğini haber vererek Rabbi’nin izni olmadan kavmini terketmişti. Bindiği gemi yalpalamaya ve dalgalarla mücadele etmeye başlayınca gemideki diğer insanlar aralarında günahkar birinin olduğunu düşünüp onu denizden atmaya karar vermişlerdi. Üç kere kura çekmişler ve her seferinde kura Yunus peygambere çıkmıştı. Yunus peygamber ise bunun ardındaki sırrı anlamış ve denize atılmaya razı olmuştu. 

O, Allah’ın peygamberi, karanlık gecede dalgalarla boğuşurken yüce Yaratıcı yardımına balığı göndermiş ve balığın karnını peygamberine mesken etmişti. Yunus’a zarar vermemesini emretmişti balığa... Yunus peygamber balığın karnında sürekli ama sürekli Allah’ı zikretmişti... “La ilâhe illâ ente subhâneke innî küntü minez’zalimîn” tesbihiyle... Şöyle ifade etmişti kendini; “(Ya Rabbi!) Senden başka ilah yoktur. Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Şüphesiz ben (nefsine) zulmedenlerden oldum.” 

Ve Allah onu sıkıntıdan kurtararak selamete kavuşturdu. 

Nasıl ki Allah-u Teâlâ peygamberini bile işlediği bir zelleden dolayı böyle bir imtihana tabi tuttuysa, iman eden biz kullarını da imtihan etmektedir. Bu imtihanda tedbir içinde olmak, tevekkül içinde olmak, taakkul içinde olmak yada tezekkür içinde olmak bize bağlıdır. Yaşadığımız salgın hastalıktan dolayı tedbir alırken diğer taraftan Yunus peygamberin zikri de dilimize pelesenk olabilir. Nitekim Rabbimiz Yunus peygamberi bağışlama sebebini şu şekilde ifade ediyor Kur’an-ı Kerim’de:

“Eğer o çok tesbih edenlerden olmasaydı, insanların tekrar dirilecekleri güne kadar elbet onun karnında kalırdı.” (Saffat Sûresi 143-144)

Demek ki bu tesbih Allah indinde ne kadar değerli ki felah bulmaya vesile oluyor. Biz mü’minlere de Yunus peygamberin izinden şu müjdeyi veriyor Rabbimiz: 

“Nihayet (biz) de onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte, mü’minleri böyle kurtarırız.” (Enbiya Sûresi 88)

Yani sıkıntılardan kurtulmaya vesile bir tesbih var karşımızda...Yunus peygamberden yadigar kalan bu güzel tesbihi biz de dilimize dolayalım. Her gün 100 tane 1000 tane çekemeyebiliriz. Ama 5 tane çekelim, her gün çekelim. Ne diyor peygamberimiz: 

“İbadetlerin Allah Teâlâ katında en sevimlisi, onların en ziyade devamlı olanıdır, velev ki az olsun” 

Nureddin Yıldız hoca bu duadan bahsederken, “Çaresizliğimizi Allah’a beyan ettiğimiz bir duadır. Mikroba karşı elimizi dezenfekte ettiğimiz gibi bu duayla da rûhumuzu ve maneviyatımızı dezenfekte ediyoruz.”

O halde, ruhumuzu ve maneviyatımızı bu zikirle dezenfekte etmeye ne dersiniz? Tamam diyorsanız, haydi bismillah...

1 Mayıs 2020 Cuma

Koronavirüs Ekseninde Müslümanca Tavır 3

Teakkul Etmek

Bu seneki Ramazan ayının koronavirüs salgınıyla birleşmesinden dolayı bir sakinlik hâkim her yerde. Belki de tam da olması gerektiği gibi bir Ramazan geçiriyoruz. Şatafatlı ve gösterişli iftar sofralarından uzağız... Evimize davet ettiğimiz akrabalarımız için kılı kırk yararcasına hazırlamaya çalıştığımız ve belki de bu hazırlık esnasında namazlarımızı kaçırdığımız iftarlarımızdan uzağız... Özde manevi havayı soluma niyeti olsa da sonucu çevresinde kurulan alışveriş standlarını gezmeye dayalı camii ziyaretlerinden uzağız... Ramazan için çekilen televizyon programlarına katılıp yakınlarımıza selam göndermekten uzağız... Teravih namazlarında ses yaptığı için şaplak attığımız çocuklardan uzağız... Oruç babaya dilediğimiz dileklerin asıl sahibine arz edilmesi gerektiği düşüncesine yaklaşalım artık ve ne olur kendimize gelelim... Akledelim birşeyleri...

Her evden Allah'ın ayetlerinin yankılandığı Ramazan ayında artık kendi kendimize okur olduk mukabelelerimizi. Ve keşke bu Ramazan'da o ayetleri sanki bize iniyormuş gibi irdeleyerek okuyabilsek... Rabbimizin bize ne dediğini anlayarak okuyabilsek... Birkaç hatim yapıyorsak bunlardan birini de Türkçe meâlini okumaya ayırabilsek... Yada bir sûreyi eğrisiyle doğrusuyla öğrenmeye çalışsak... Bunun yanında salgına karşı Rabbimizin  "Muhafaza Ayetleri"ni Efendimiz (sav)'in musibet zamanında okunmasını tavsiye ettiği duaları da okusak... Ve bunların yanında Efendimiz (sav)'in hayatını da okusak veya dinlesek. 

Şu karantina günlerinde çok güzel programlar yayınlanıyor sosyal medyada. YouTube'da Siyer Tv'de yayınlanan "Herkes İçin Siyerprogramını tavsiye ederim. Bekir Develi'nin sunumu, Muhammed Emin Yıldırım Hoca'nın anlatımıyla otuz gün boyunca Peygamberimiz (sav)'in hayatı yayınlanıyor. Muhammed Emin Hoca, eskilerin bir musibetle karşılaştıklarında ya Buharî Şerif yada Şifa-i Şerif okuttuklarından ve Peygamberimiz (sav)'in anıldığı yere bereket yağdığından bahsetti. Bu söylemlerin hepimize örnek olacak nitelikte olduğunu umuyorum.

Haydi biz de okuyalım o zaman...
Başlayalım Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Ve devam edelim Rasulullah ile...