22 Mayıs 2021 Cumartesi

Kardeşlerimizin Kurtulması İçin Önce Kendimizi Kurtaralım

 



Ey Müslüman Kardeşlerim!

Dünyaya gözlerini kapatmış olan, Müslüman ülkelerde yaşanılanları görmek istemeyen, "Bana ne Filistin'den? Bana ne Doğu Türkistan'dan? Bana ne Yemen'den? Bana ne Mısır'dan? Bana ne Suriye'den?" diyen Müslüman kardeşlerim!


Oralarda bizim ciğerlerimiz yanıyor. Hem de tüm dünyanın gözleri önünde. Kardeşlerimiz çırpınıp duruyorlar "yardım edin" çığlıklarıyla. Ama biz duyuyor muyuz? Duymuyoruz. Kalplerimiz kararmaya, ruhlarımız bozulmaya başladı çünkü. Dimağlarımız ise farklı fikirlerin, farklı ideolojilerin, farklı grupların boyunduruğu altına girdi. Düşünmeyi unuttuk. Acımayı unuttuk. Kardeş olduğumuzu unuttuk. Hatta elimizden en son gelen, yapabileceğimiz en kolay şeyi, dağları delebilecek güce sahip olan dua etmeyi bile unuttuk.


Halbuki Rabbimiz bize söz vermemiş miydi? "Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder." (Muhammed Sûresi 7) dememiş miydi? Hatta başka bir ayetinde de "Eğer Allah size yardım ederse size galip gelecek yoktur." (Al-i İmran Sûresi 160) diye müjdelememiş miydi? 


Evet müjdelemişti ama biz bunları okumadık ki... Kaldırdık o güzelim ayetleri, evimizin baş köşesine koyduk. Sardık, sarmaladık. Hiç çıkarmadık. O ayetlerden bihaber yaşadık. Yaşantımız ayetlere göre olmadı. Evliliğimiz, ayrılığımız, anneliğimiz, babalığımız, evlatlığımız ayetlere göre olmadı. Ticaretimiz ayetlerin yanından bile geçmedi. İş hayatımız, çalışma prensiplerimiz, mahremiyet kurallarımız, miras bölüşmemiz, akraba ilişkilerimiz, ağzımızdan çıkan sözler, kelimeler hiç ayetlere göre değildi. 


Halbuki bunların hepsi ayetlerde mevcuttu. Ama biz okumadığımız için görmedik. Kur’an’ı sadece cennet, cehennem ve ölümden bahseden bir kitap olarak algıladık. Bir taraftan da kendimizi pek bir Müslüman zannedip, kafamızdan Müslümanca yaşama prensipleri uydurmaya başladık. Saçma sapan geleneklerimizi islama ve Kur'an'a mal etmeye çalıştık. Daha da ileri gidip kendi çıkarımıza uyan ama islama uygun olmayan davranış veya fikirlerle ilgili fetva arayışına girdik. İslamı ılımlı anlatan hocaları sever olduk, bizi şöyle bir silkeleyip kendimize getirmeye çalışan hocalardan ise kaçar olduk. Hatta öyle bir kaçtık ki, artık ne oruç tutar olduk, ne namaz kılar olduk, ne de zekat verir olduk. Kelime-i şehadeti bile unuttuk. Artık boşta kalan vakitlerde dilimizi süsleyen zikirlerimizin yerini başka şeyler alır oldu. Dedikodu, yalan, iftira, hakaret ve küfürle doldurduk dilimizi. Akıllı telefonlar doldurdu tüm hayatımızı. Zikri ve fikri kaybettik... Şükretmeyi de unuttuk. Ve maalesef İslamî düşünme melekelerini de kaybettik. Hayata dair hayıflanmalarımız başladı. Bencilleştikçe bencilleştik. Kendi öz kardeşimizi, anne-babamızı bile düşünmemeye başladık. Böyle olunca da "Bana ne Filistin'den? Bana ne Doğu Türkistan'dan? Bana ne Yemen'den? Bana ne Mısır'dan? Bana ne Suriye'den?"Öyle değil mi? 


Bu ülkelerin kurtulması bizim elimizde. Artık herkes nereden başlaması gerektiğine kendi karar versin artık. Sonra çok geç olacak...Hem ümmet için, hem de kendimiz için...

11 Mayıs 2021 Salı

Korkun Bizden Ey İşgalciler!



Ah Mescid-i Aksa... 

Yine bir Ramazan günü yaktılar seni... Merhametten yoksun zalimlerin elinde kaldın... Kendilerini bir şey zanneden lanetlenmişlerin elinde kaldın... Seni yanarken görünce bizim de içimiz yanıyor. Yavrulara, bebelere çok üzülüyoruz. Ve dua ediyoruz senin için... Yanına gelemiyoruz, ateşini söndüremiyoruz, işgalcilere peşkeş çekemiyoruz... Ama her daim dualarımızdasın... Ve bir taraftan da gurur duyuyoruz seninle... İçleri iman dolu gençlerinle, dünyaya gülümseyerek bakan ve pis israili cesaretiyle korkutan tutuklularınla...İsrail askerinin suratına tüküren koca yürekli çocuklarınla... Öldürüleceğini bilse bile içinden geleni o pisliklerin yüzüne haykıran kadınlarınla... Şehadet şerbetini içmek için Aksa’yı gözü gibi koruyan Bedir yürekli mücahitlerinle gurur duyuyoruz... 


Kendi uydurdukları sözde kutsal kitaplarında yazan “müslüman çocukları öldürmek sevaptır” sözüne birebir uyan bu siyonist Yahudi milletinden nefret ediyorum. Sapkınlıklarından dolayı Allahu Teala’nın kendilerine üstüste peygamber gönderdiği bu milletten nefret ediyorum. Denizin yarılıp yol olmasına, gökyüzünden kendilerine ziyafet sofrası inmesine, ölülerin dirilmesine, cansız bir kuşun canlanıp uçmasına ve bunun gibi Peygamberlerinin gösterdiği birçok mucizeye şahitlik eden bu kara kavim yine de peygamberlerini öldürmekten geri durmamıştır. Öldürmek sizin içinize işlemiş merhametten yoksun mahluklar... Attığınız bombaların ateşlerini zevkle izlerken kendi kanlarınızda boğulursunuz inşallah... BİZİM RABBİMİZ siz zalimler için ne diyor biliyor musunuz?


“Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır.” (Bakara Sûresi 114)


Ve unutmayın ki Mescid-i Aksa bizimdir... Er yada geç oraya gelip kutsalımıza sahip çıkacağız. Sizin çıkamadığınız kutsalımıza... Yakıp yıktığınız kutsalımıza... Etrafı mübarek kılınan kutsalımıza sahip çıkacağız... Şu anda gelemiyoruz ama bizim dualarımız göklere yükseliyor bunu bilin! Sizin bombalarınızı söndürecek kadar yükseliyor... Korkun bizden ey işgalciler!!!



Resim: pixabay.com


3 Mayıs 2021 Pazartesi

Tövbe İstiğfarla Bayramımız Bayram Ola



Ramazan ayının son on gününe girdiğimiz şu günleri Peygamber Efendimiz (sav) "günahlardan kurtuluş" olarak nitelendirmektedir. Bizler de bunun bilincine vararak asıl hesap gününden önce kendimizi şöyle bir hesaba çekelim inşallah.


Biz insanlar bu dünyaya imtihan için gönderildik. Dağların, taşların kabul etmediği bir emaneti yüklendik. Bu emaneti taşırken zorlanabilir, yorulabilir, hataya düşebilir ve günaha girebiliriz. Ancak önemli olan yaptığımız yanlışların idrakine varıp "Estağfirullah" diyerek toparlanabilmektir.


Bu lafzı Peygamberimiz Efendimiz (sav) günde 70 defa, 100 defa söylediğini beyan ettiyse, biz daha fazlasını da söyleyebiliriz. Bunun yanında sabah akşam "Seyyidül İstiğfar" duasının okunmasının da ne kadar önemli olduğundan bahsediyor Güzeller Güzeli (sav)... Ayrıca günahlarımızdan arınmak için nafile namaz kılıp sadaka verebilir, "İşlediğin bir günahın ardından bir iyilik yap" tavsiyesine de uyabiliriz.


Bunlar azalarımızla yapabileceğimiz tövbedir. Asıl önemli ve zor olan ise kalp ve dilimizle yapacağımız tövbe olacaktır. Öncelikle şunu unutmayalım ki dünya kadar günahımız olsa bile samimi bir şekilde pişman olup tövbe etmek bağışlanmamıza vesile olabilir inşallah. Bu konuda Allahu Teâlâ bizzat bize söz veriyor şu ayetlerinde:


"O, kullarının tövbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır." (Şuara Sûresi 25)


"O, günahı bağışlayan, tövbesini kabul edendir." (Mü'min Sûresi 3)


Herkes günahını daha iyi bilir. Tövbe istiğfar getirmeden önce yalnız olduğumuz bir vakitte, belki Allah’a en yakın olduğumuz secde anında yada ellerimizi açarak dilimizle itiraf etmeye başlayalım günahlarımızı:


"Allahım faize bulaştım, boğazımdan haram lokma geçirdim, çocuklarıma haram lokma yedirdim, affet... Kumar oynadım, yavrularımın rızkını başka yerlere sarfettim, affet Allahım... Harama baktım, affet Allahım... Harama yürüdüm, affet Allahım... Harama gittim, affet Allahım... Harama dokundum, affet Allahım... Şurada, şu kişiye, şu yalanı söyledim affet Allahım... Şurada haddimi aşacak sözler sarfettim, affet Allahım... Gurur ve kibir karakterimi ele geçirdi. Hep haklı olduğumu düşündüm. Haklı olduğu halde benimle çekişip didişmeyen kişilerin kalbini kırdım, affet Allahım... Kıskançlık duygumun ne kadar derin olduğunu anlayamadım... Kıskançlık yüzünden yanlış işler yaptım, affet Allahım...Anne babama sert davrandım, affet Allahım... Kalbini kırdığım annemin kronik hasta olmasına sebep oldum, affet Allahım... Annemden de özür dileyeceğim, ondan da af dileyeceğim. Ne olur sen de affet Allahım... Okul yıllarımda şu hataları işledim, affet Allahım... İş ortamında haksız kazanç elde ettim, affet Allahım... Kendime iyi bir pozisyon sağlamak için etik olmayan işler yaptım, affet Allahım... Olduğum gibi görünmedim Allahım, göründüğüm gibi olmaya başlıyorum, affet Allahım...


Affet Allahım diyerek tüm günahlarımızı acı içinde sıralayarak göz yaşı dökebiliriz. İmam Gazalî bu konuyla ilgili şöyle söylüyor:


"Pişmanlık acısı ne kadar şiddetli olursa, günahların da o nispette bağışlanması umulur. Pişmanlığın doğruluğuna delil, kalp yumuşaklığı ve göz yaşlarının damlamasıdır... Günahların bağışlanmasının diğer alameti; günahı işlerken aldığın zevkin yerine, kalbine onun acısını yerleştirmek, hevesle işlediğin günaha nefret etmek ve onu kerih görmektir."


"Günahım çok, asla affedilmem" diye düşünmeyelim. Önemli olan gerçekten pişman olmaktır. Bu konuyla ilgili de Peygamberimiz (sav) şu hadisle içimize su serpiyor sanki: 


"Ruhum kudret elinde olan Allah'a kasem ederim ki, siz günah işlememiş olmasaydınız, sizin yerinize Allah günah işleyip de O'na istiğfar edecek bir kavim getirir, onları bağışlardı." (Müslim)


Haydi başlayalım artık bir yerden. Şeytanların bağlı olduğu, gök kapılarının açık olduğu bu Ramazan günlerini fırsat bilelim. Sadece kendimizin bildiği en özel günahlarımızı itiraf edelim ve ümitle bağışlanmayı bekleyelim. Bayram gününe vardığımızda içimizde hissedeceğimiz huzurla işte o zaman bayramımız bayram olacaktır İNŞALLAH... 



Resim: pixabay.com