25 Mart 2024 Pazartesi

Kalpteki İman Tohumunu Yeşertmek İçin Akabe’ye Gidelim mi?

 


Peygamber Efendimiz (sav), islamın ilk yıllarında Mekke’de çok sancılı süreçler yaşadı. İslama davet karşılığında aldığı tepkiler, hakaretler, iftiralar, eziyetler, hor görmeler O’nu çok incitmişti. Bunun üzerine en sevdikleri olan eşi Hz. Hatice ve amcası Ebû Talib’in ard arda gelen vefatları kor olmuştu yüreğinde. Ardından İslamı tebliğ için gittiği Taif’te taşlanıp kovulunca çok yaralandı o güzel kalbi ve şu şekilde sığındı Yaradanına:


“Allahım! Güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanların nazarında düştüğüm hor ve hakir durumumu ancak sana arz ve şikayet ediyorum… Sen’den bana gelecek bir sığınmaya çok ihtiyacım var. Hem bu dünyada hem de ahirette Senin o karanlıkları aydınlığa çevirecek nuruna sığınıyorum…” *


Güzeller güzelinin o halini gören Yaradan islamın en rahat yaşanacağı Medine kapılarını açtı habibine. Medine’den Mekke’ye hac için gelen altı genç, Peygamberin anlattıklarını dinleyerek Müslüman oldular ve O’nu şehirlerine davet ettiler. Bir sene sonra daha kalabalık olarak geldiklerinde O’nu çok mutlu ettiler.  Medine’deki her evde İslâm konuşuluyordu ve o şehir Resulullah’a kapısını açmıştı. O gençler ise her ne pahasına olursa olsun güzeller güzelini koruyacaklarına söz verdiler. Ellerini O’nun elinin üzerine koyarak,  Efendimiz (sav)’in istediği “İslam İlkeleri”ne uyacaklarına biat ettiler.“Akabe Biatı” denilen bu biatta bahsi geçen ve sonra da Kur’an’ın Mümtehine Sûresi’ne ayet olacak ilkeler şunlardı:


  1. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak
  2. Hırsızlık yapmamak
  3. Zina etmemek
  4. Çocuklarını öldürmemek
  5. Yalan uydurarak hiç kimseye iftira etmemek.
  6. İyi olan hiçbir hususta Allah Resûlü’ne isyan etmemek


Hz. Peygamber (sav), bu şartları yerine getirenlerin cennete gireceklerini müjdelemişti. Bu ilkeler islamın ilkeleri olmakla birlikte ahlakın da ilkeleriydi. Ancak bu ilkeler islam olmadan bir işe yaramazdı.


Allah yarattığı her kulun kalbine iman tohumu ekmek için fırsatlar çıkarır. Bu fırsatları değerlendirmek ise kulun elindedir. Tıpkı Medinedeki altı gencin değerlendirdiği gibi… Rasulullah (sav), onların kalplerine iman tohumunu yerleşmesine sebep oldu. O tohum Medine’de filizlendi ve büyüdü. İslam orada şekillendi, gelişti ve tüm dünyaya yayıldı.


Kaynağından aldığımız güzel ahlakı kaybetmemeli, kalbimizde filizlenen iman tohumunu soldurmamalıyız. Eğer bir şeyleri kaybettiğimizi düşünüp ümitsizliğe düşersek yukarıda bahsi geçen islamın ilkelerine şöyle bir bakalım… Her bir maddeyi derinlemesine düşünelim… Onlara kesin olarak uyacağımıza söz verelim… Gerisi kolay… Medine’yi Medenî yapıp nurlandıran ilkeler bizim kalplerimizde de filiz verecektir inşallah…


*Herkes İçin Siyer, 10. Bölüm’de duanın tamamına ulaşabilirsiniz.

Foto: pixabay.com

9 Mart 2024 Cumartesi

İftar mı İsraf mı? Aman Dikkat…

 


“Eski ramazanlar” başlığı altında güzel günleri arada bir yâd etsek de benim nazarımda günümüzdeki Ramazan algısı eskiye nazaran daha bir bilinç kazanır oldu. Eskiden Ramazan deyince ilk akla gelen pide, güllaç, hurma ve muhteşem iftar sofraları olurdu. Ramazana özel hazırlıklar yapılır, “yemek” odaklı bir aya hazırlanılırdı. Ekran bağlantılı yaşayan bizler en azından televizyonda bunlara şahit olurduk. Ancak şu anda bilinçli hocaların görsel ve sosyal medyada anlatımlarına mukabil Ramazan bilincimiz de arttı elhamdülillah. Aksi taktirde çok eski zamanlarda Allah dostu insanlar medeniyetleri etkilemiştir. Ben sadece yaşadığımız son yüz seneden bahsediyorum.


Ramazan’ın rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluş ayı olduğunu tekrar hatırladık. Orucu sadece midemize değil, elimize, dilimize, gözümüze ve diğer uzuvlarımıza da tutturmamız gerektiğini hatırladık. Ramazan’da günahlarımızı itiraf edip tövbe istiğfarlarla kendimizi temizlememiz gerektiğini hatırladık. Ramazan’ın Kur’an ayı olduğunu ve okuduklarımızla amel etmemiz gerektiğini hatırladık. Teravih namazında camilerimizde koşuşan çocuklarımıza bağırmak yerine onları hediyelerle hoşnut etmemiz gerektiğini hatırladık. Sahurlarımızı teheccütlerle süslememiz gerektiğini hatırladık. Efendimiz (sav)’in de dediği gibi bu ayın sabır ayı olduğunu, yardımlaşma ayı olduğunu, rızkımızın bereketlenme ayı olduğunu hatırladık. Ne kadar verirsek verelim paramızın eksilmediği gerçeğini hatırladık. Bu ayda yaptığımız bir hayrın farz yerine geçtiğini, farzların ise yetmiş farz yerine geçtiğini hatırladık. 


Ancak bir şeyi hatırlamakta biraz geciktik sanki. İbadetle ticareti aynı kefeye koymamak gerektiğini... Özellikle “iftar menüsü” adı altında sözüm ona hatırı sayılır restoranların şaha kalkmış fiyatlarına pirim vermememiz gerektiğini de hatırlamamız gerekir…Ayrıca kendi sofralarımızdaki israftan da kaçınsak iyi ederiz. Ramazan öncesi küçük bir hatırlatma olsun istedim. Yiyelim, içelim fakat israf etmeyelim. Hepinize hayırlı ramazanlar…



Foto: istockphoto.com 

5 Mart 2024 Salı

Öfkemizi Nasıl Terbiye Ederiz?




Ramazan ayı kendini göstermeye başlarken kendimizle ilgili yapmamız gereken hazırlıklardan biri de öfke kontrolüdür. Olması gereken yerde değil de olmaması gereken yerde sıklıkla kullandığımız öfke duygusuyla başa çıkabilmek kolay değil maalesef. Bunu başarabilmek için öncelikle bu duyguyu kabul etmeli ve kurtulmanın yollarını aramalıyız.


Peygamber Efendimiz (sav)’e bir sahabe gelerek:

“Bana az ve öz bir ameli emret.” diye ricada bulunmuş. Peygamberimiz (sav) de "Öfkelenme!.."

buyurmuştur.

(1)


Hz. Ömer (r.a), adaletinin yanında celali ile de meşhurdur. İslamiyeti kabul etmeden önce Müslüman olanlara yorulana kadar işkence yaptığını, dinlendikten sonra ise kaldığı yerden devam ettiğini söyler. Ancak İslamiyet onu öyle bir değiştirip dönüştürmüştü ki öfkesini bile terbiye eder hale getirmişti(2). 


Bu duruma gelebilmek kolay değildi muhakkak. Hudeybiye antlaşmasının maddelerini kabul ettiği için öfkesine yenilip Hz. Peygamber (sav)’e çıkışınca aklı başına  gelmişti Hz. Ömer’in. Hakkında helak olacağına dair ayet inecek diye tir tir titremişti. Bu titreyiş belki de öfkesini terbiye etmede bir adım olmuştu. 


Şu anda bizim hakkımızda ayetler gelmeyecek belki ama hali hazırda bulunan ayetler bizi titretmeli ve kendimize getirmeli… Öfkeden ve öfkenin sebep olduğu kalp kırmaktan, hakaret etmekten, şiddetten ve buna benzer kötü huylardan Allah’a sığınmalıyız. 


Bunun için Peygamberimiz (sav)’in tavsiyeleri var. Nureddin Yıldız hoca bu tavsiyeleri içine alan ders niteliğinde çok güzel bir sohbet hazırlamış. “Öfke Kontrolü İçin Ne Yapılmalıdır?” başlıklı sohbetinden aldığım notlarda öfkelendiğimizde ne yapmamız gerektiğinden şu şekilde bahsediyor:


  • Eûzu besmele çekerek şeytandan Allah’a sığınmak.
  • “La havle ve la kuvvete illa billah” demek. Eşin, çocuğun, komşun bunalttıysa 20-30 defa söyleyebilirsin bu zikri. Eûzu besmeleyle birlikte bu iki kelime silahtır.
  • Pozisyon değişikliği yapmak. Ayaktaysa oturmak, oturuyorsa yatmak, oda değiştirmek, evde kavga varsa dışarı çıkmak. Gerekiyorsa ev değiştirmek, mahalle değiştirmek, okul değiştirmek, arkadaş değiştirmek, şehir değiştirmek, olmuyorsa hicret etmek.
  • Abdest almak
  • Dile hakim olmak, susmak.
  • Olaylara maddi ve manevi açıdan bakabilmek. Babasıyla kavga eden biri bu durumun manevi boyutunu yani günah olduğunu düşünmeli. Bunu yapamasa da “bu durumdan elime ne geçecek? demelidir. (3)


Ayrıca;

  • Allah’ın “Ya Halîm” ismini ve Al-i İmran 134. ayeti zikredebiliriz.


Fatma Bayram Hoca, “99 Esma Sonsuz Mana” isimli kitabında Allah’ın Halîm isminden şu şekilde bahsediyor:


“Bilgimiz azaldıkça her şeyi bildiğimizi sanmaktan doğan sahte özgüvenlerin, atıp tutmaların, firavunca, nemrutça tavırlarla gücü yettiğine zalimce hükmetmenin çağında Halîm isminin içerdiği sekinete, sabra, ileri görüşlülüğe ve insana saygıya ne çok ihtiyacımız var. Halîm ismi insana verilen değerin, onun kendini düzelteceğine, ıslah-ı hâl edeceğine duyulan güvenin en çok öne çıktığı ilahi isimlerden biri. Çünkü Halîm ‘sabırlı ve temkinli olan, acele ve kızgınlıkla muamele etmeyip ileride meydana gelecek gelişmelere fırsat tanıyan’demektir.”


Öfke anında ne yapılması gerektiğiyle ilgili psikolog Tuba Kılıç da şu tavsiyelerde bulunuyor:

  • Durmak
  • Derin nefes almak
  • Düşünmek
  • Aklı başında davranmak. 
  • Susmak. Unutmayın, öfkenize hakim olamayıp o kişiye cevap verdiniz diye hiç kimse sizi parmakla göstermeyecek.

Bunlarla birlikte şunları da yapmak gerekir:
  • İç sesleri de susturmak. 
  • Kendine odaklanmak


Bu tavsiyeleri yapabilmek öfke anında kolay olmayabilir. Ancak istemek, dua etmek ve adım atmak önemlidir. O zaman Allah ve Rasulü’nün sevdiği insanlardan oluruz. Nitekim Rabbimiz ayetinde bize şöyle buyuruyor:


“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Al-i İmran 134)


(1) Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail b. İbrahim, Sahîhu’l-Buhârî, Edeb, 76; Tirmizî, Birr, 73; Ahmed b. Hanbel, Müsned, İstanbul, 1992, Çağrı Yay., c. II, s. 175; c. V, s. 34, 370.

https://sorularlaislamiyet.com 

(2)Muhammed Emin Yıldırım hocanın ifadesi

Foto: https//:istockphoto.com

Nureddin Yıldız hocanın sohbeti: https://youtu.be/hkVMXzmQ2yc?si=8aZ5Kv8tlcNr8eNU