7 Haziran 2018 Perşembe

Seher Vaktinde Yapılan Nefis Muhasebesi

Sabahın ilk ışıkları parlamadan önce sabah namazını edâ etmişti. Ardından tesbihata başlamış, dilindeki tahlil, tahmid ve tekbirler dışarıda ötüşen (zikreden) kuşların sesleriyle birleşmişti. “Ne de güzel zikrediyorlar Rablerini... Hem de her gün aynı vakitte... Nankör olan biz insanlara nazaran kulluk görevlerini yerine getiriyorlar” diye düşündü ve Rabbinin kitabında onlar için şöyle dediğini hatırladı:

“Görmez misin ki göklerde ve yerde olanlar, havada kanatlarını açarak hareketsiz gibi duran kuşlar Allah’ı tesbih ederler. Hepsi duasını ve tesbihini bilmekte, Allah da onların bütün yaptıklarını bilmektedir.”
(Nur Süresi, 41)

Bu ayetle birlikte nefis muhasebesi içerisine girmişti. Hatalarını, günahlarını, kalp kırmalarını, öfkelenmelerini düşündü. Ve samimiyetle Allah’a tövbe etti “Estağfirullah” tesbihini yüzlerce kez söyleyerek... Allah’ın affedici olduğunu biliyordu ama kendinin affedilmeye layık bir kul olduğunu düşünmüyordu. Affedilme duasıyla tekrarladı o tesbihi. Ardından diğer tesbihe geçti. Rabbinin büyüklüğünü ve O’ndan başka ilah olmadığını düşündü ve “La ilahe illallah” dedi 100 defa. Bu kelimeleri söylerken Allah’tan başka ilah olmadığına gerçekten iman edip etmediğini sorguladı. Tabiki Rabbinin gerçek ilah olduğuna inanıyordu ama Rabbine bağlı olmadığı kadar başka şeylere olan bağlılığını hatırladı. Kaybetmekten korktuğu malını, mülkünü ve mevkisini düşündü önce. Para kazanma hırsının ne kadar fazla olduğu aklına geldi. Parasından dolayı insanlar tarafından kendine verilen değeri ve gururlanıp koltuklarının kabardığı anı düşündü. Para kaybedip insanların gözündeki değerinin düşmesine, Rabbi katındaki değerinin düşmesinden daha çok üzüleceğini düşündü ve gözyaşlarına boğuldu. Bir taraftan tesbihini çekiyor diğer taraftan da hatalarını düşünmeye devam ediyordu. Sonra çocukları geldi aklına... Çocuklarına verdiği değeri ve harcadığı emeği Rabbi için harcıyor muydu acaba? Ve sevgili peygamberinin “Sizden biriniz beni çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz.” hadisine mazhar olmuş muydu? 

Sorularının cevaplarının “hayır” olması hatalarını farkettirmişti. Ve bunları kendisine farkettiren Rabbine hamdetti O’nu azametiyle tesbih ederek. Rabbinin en sevdiği tesbih olan “Subhanallahi ve bihamdihi subhanallahil azîm” sözlerini tekrarladı 100 defa. Bu tesbihi günde 100 defa söyleyenin deniz köpüğü kadar günahı olsa bile affedileceğini müjdeliyordu sevgili peygamberi. Bunu hatırladığı esnada en Sevgili’ye selam göndermek istedi 100 defa “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed” diyerek. O en Sevgili hakkında düşünecek o kadar çok şeyi vardı ki... Her şeyin En iyisiydi O. En iyi evlat, en iyi torun, en iyi yeğen, en iyi eş, en iyi baba, en iyi arkadaş ve en iyi kuldu. O’nun gibi olmak için dua etti Rabbine. O’nun gibi güzel ahlaklı olmayı, sabırlı olmayı, tevekkül sahibi olmayı, kalbini sadece Allah sevgisiyle doldurmayı, insanlara karşı kırıcı olmamayı, çocuklarına ve anne babasına “of” bile dememeyi, sekinet sahibi olmayı, cömert olmayı, İslamı dünyanın dört bir tarafına duyurabilmeyi o kadar isterdi ki... Bunun için de dua etti Rabbine, kabul olmasını ümit ederek.

Ümitle bir kez daha sığındı ve güvendi yaradanına. O’nun kendine yettiğini ve ne güzel bir vekil olduğunu tekrarladı 100 defa “Hasbünallahi ve ni’mel vekîl” diyerek. Ateşe atılmak üzere olan İbrahim peygamberin bu tesbihi söylediğini hatırladı. Kendisi için birşey yapmasını isteyip istemediğini soran Cebrail’e bu tesbihle cevap verdiğini ve sonunda ateşin onu yakmadığını hatırladı. İbrahim peygamber gibi ateşe atılmasa da hayatın zorluklarıyla karşılaşan herkesin bu tesbihle rahatlayabileceğini düşündü.


Son olarak “La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azîm” tesbihini söyledi 100 kere. Tüm zorluklara, sıkıntılara, buhranlara hatta rahatlığına karşı Rabbine tevekkül etmesi gerektiğini biliyordu. “Senden ne geliyorsa kabulümdür Rabbim” diyebilmek ve bu felsefeyle yaşayabilmek ağır geliyordu nefsine. Tesbihi tekrarlarken bunları düşündü ve herşeyin sahibi Yaradanın ona da  saadet-i ebediyeye gidecek bir kapı açması için dua etti.