28 Ağustos 2023 Pazartesi

Zeynep Olmak Demek

 


Bu aralar hangi kitabın sayfasını kaldırsam karşıma aynı konu çıkıyor… Sabır… Yakın zamanda okuduğum Nurdan Damla’nın “Sabır ve Vefa Timsali Hz. Zeynep” kitabı beni peygamber iklimine götürdü. Hayatı sabır içerisinde geçmiş peygamber çiçeğinin yerine koydum kendimi… İslam uğruna çektiklerini okuyunca hüzünlendim. Durdum ve düşündüm…


Onun yerinde olmak demek, Rasulullah’ın kızı olmak, Hatice’nin gülü olmak demekti. Terbiyenin en güzelini Resulullah’tan, nasihatlerin en nurlusunu Hz. Hatice’den almak demekti. Zeynep’in yerinde olmak demek, sükûnetle susmak, edeple konuşmak demekti. 


Onun yerinde olmak, babası gibi “el-Emîn” lakaplı birine (Ebu’l As) eş olmak ve ona aşkla bağlanmak demekti. Eşini sadece nefsi için sevmemek, huzuru ve sadakati evinin baş köşesine koymak demekti. Kibarlığı, nezaketi, asaleti, edebi, güzel sözü kendine libas yapmak ve eşini de bu özelliklerle kendine aşık etmek demekti. Zeynep olmak demek, yuvasında İslamiyeti tek başına yaşamak, gururundan ödün vermeyen putperest bir eşe karşı bile hoşgörülü olmak demekti. “Dinde zorlama yoktur” ayetini hayatına nakış nakış işlemek demekti. 


Zeynep olmak demek, Şib-i Ebî Talib muhasarasını uzaktan gözü yaşlı izlemek, açlıktan ağlayan bebekleri susturamamak, anne-babasının sıkıntılarına derman olamamak ve sonunda annesini ahirete yolculamak demekti. 


Zeynep olmak demek, eşiyle babası arasında kalmak demekti. Nurdan Damla’nın ifadeleriyle, “Bir yanda peygamber, önderi, atası, babası. Öte yanda gönül yoldaşı, hayat arkadaşı ve evinin erkeği… İki uçurum, iki vadi, iki yol… Cennet ile cehennem… Nefes ile ruh… Kalp ile akıl…” (Sabır ve Vefa Timsali Hz. Zeynep, Nurdan Damla) 


Böyle bir durumda Zeynep olmak, sabır terbiyesini annesinden şu nasihatle almak demekti:


“İnsanı kazanmak zor, kaybetmek ise çok kolaydır kızım. Sakın kederlenme. Sabırlı ol ve Allah’ına dayan. Bak O, sana ne kapılar açacak. Sabrı bilen kullar için sabır sarayları kurulacak Zeynebim. Buna dair Rabbimizin vaadi var. Hem unutma ki sabır, kupkuru bir suskunluk değildir. Sabır, derdin içindeyken onu verene şükürle yönelebilmektir.” (Sabır ve Vefa Timsali Hz. Zeynep, Nurdan Damla, s.101)


Zeynep olmak demek, müslümanların Medine’ye hicret ettiği zamanda Mekke’de tek başına kalmak, müşriklerle sükûnetle mücadele etmek demekti. Müslüman bir hanımın küfür içinde olan biriyle evliliğinin haram olmasına dair ayet geldikten sonra çok sevdiği eşinden ayrı kalmak demekti. Hicret esnasında sıkıntılar çekmek, bebeğini kaybetmek ve iki gözünün nuru babasının (sav) şu müjdesine mazhar olmak demekti:


“Şüphesiz ben cennet kapısında durup girmemekte ısrar eden bir düşük çocuğa varıncaya kadar diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (Sabır ve Vefa Timsali Hz. Zeynep, Nurdan Damla, s.214)


Zeynep olmak demek, sabrının selamete ve eşinin hidayete erdiğine şahit olmak demekti. İslam terbiyesinde olan mutlu yuvaya kavuşmak ve ardında nur yüzlü iki evlat bırakmak demekti.



15 Ağustos 2023 Salı

Dedikodu Kokusu

 


Bu kokuyu bir kere hissettiğimi hatırlıyorum. Nasıl bir şey olduğunu az çok tahmin edersiniz. Sizin olmadığınız bir ortamda hakkınızda nahoş sözler konuşulmuştur. Siz de aniden oraya girmişsinizdir. Seslerin birden kesildiğini, yüz ifadelerinin değiştiğini ve sahte gülümsemelerin ortaya çıktığını görürsünüz. “Hoş geldin” denildikten sonra sorulan hal hatıra verecek cevabı şöyle bir düşünürsünüz. Sonrasında ise yapılan en önemli faaliyet baş gösterir : Orada olmayan bir başkasını çekiştirme... 

O pis kokuyu tekrar hissedersiniz kanlı-canlı şahit olarak… O zaman anlarsınız ki “Benim yanımda başkasını çekiştiren, ben yokken de beni çekiştirebilir.” Bu arada müslüman ahlakına yakışan şey, kişileri susturabilmektir. Yapabilene ne mutlu… Aksi taktirde lafları köpürterek konuşmak, kişileri dalgaya alarak eğlenmek ve bundan mutlu olmak bize yakışmaz. Ama yapmıyor muyuz? Yapıyoruz maalesef… Bu faaliyetten aklanmak için, “Ben açık sözlüyüm, yanımda olsa yüzüne de söylerim” lafının arkasına sığınmak ise kurtuluş değildir. 


Gelelim meselenin hakikatine… 


Benim hakkımda konuşulan olumsuz bir şey beni üzerse buna dedikodu denir ve büyük bir kul hakkıdır. Eğer olumsuz olan şey yüzüme söylendiğinde kalbim kırılıyorsa bu da Kabe’yi yıkmakla eşdeğerdir. Af-fe-di-le-mez!


Ne acıdır ki, bu durum içinden çıkamadığımız bir sarmal… Kurtulmak için çare aramalıyız. Dedikodu yapmak yada dinlemek kalbimizi acıtmalı… Susabilmeliyiz… Susturabilmeliyiz… Farklı konu açabilmeliyiz… Hiç olmazsa mekanı terk edebilmeliyiz… Bu ağa hiç düşmemek için ise gönlü güzel insanlarla bağ kurabiliriz…


Aksi taktirde muhabbetin sadece gıybetten oluşacağı inancı hayat felsefemiz olur. Bu konuda Rabbimizin şöyle bir uyarısı var bize:


“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”

(Hucurât Sûresi 12)


Rabbim idrak edenlerden eylesin…



Foto: istockphoto.com 

7 Ağustos 2023 Pazartesi

Hazırlıksız Yakalanmak


Birkaç gün önce annemin bir komşusunu kaybettik. Küçüklüğümde annemden Kur’an öğrenmeye gelirdi. İslama sonradan ısınmış ve hayatını değiştirmişti. Yakın bir akrabamızı kaybetmiş gibi üzüldüm. Beklenmedik, âni ölümler gerçekten çok zor… Bu dünyada bıraktıkları sadece birkaç şeyden ibaret. Ardından söylenen güzel sözler, yaptığı iyilikler ve ibadetleri…


Cenazede çoğu kişi hepimizin böyle bir gününün olacağını söylüyordu. O gün mutlaka gelecek ama ya hazırlıksız yakalanırsak ne olacak bilmiyorum. 


40 yaştan sonra öbür aleme daha bir yakın hissediyor insan kendini. Yaptıkları, yapamadıkları, yapmak istedikleri dolaşıp duruyor insanın kafasında. İbadetleri ziyadeleştirmek, ilmin zekatını vermek, hayır faaliyetlerinde bulunmak, çevreye karşı daha duyarlı olmak, yetimin başını okşamak, ana babaya iyilik yapmak, kalp kırmamak, Ben’likten Allah’a sığınmak, her daim hakkı ve sabrı tavsiye etmek, vs. Yapılacaklar çoğaldıkça çoğalıyor. Ancak bunları yapacak zamanımız olmayabilir. Birdenbire her şeyi burada bırakıp gidebiliriz. Sonrasında ahlanıp vahlanmanın hiçbir çaresi olmaz. 


Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:


“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu 3 şey bundan müstesnâdır: Sadaka-i câriye, istifâde edilen ilim, kendisine duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyyet, 14)


Hayatımızda bu üç şeyi tesis etmek için vakit kaybetmeden bir yerden başlamak lazım. Rabbim yardımcımız olsun. Hem bu âlemde hem de öte âlemde…


Foto ve hadis: islamveihsan.com