30 Eylül 2025 Salı

Sumud Filosu… Dosdoğru Yolda…

 



İslamiyetten önce Mekke’nin durumunu biliyorsunuz. Cahiliye dönemi denilen bu devirde kız çocuklarının nasıl diri diri toprağa gömüldüğü, kadına değer verilmediği, zenginin fakiri ezdiği, haklının hakkını arayamadığı bir ortam vardı. Böyle bir ortamda “Hılfu’l Fudul” yani “Faziletliler Hareketi”denilen bir hareket kuruldu. Haksızlığa uğramış bir kişinin hakkını sonuna kadar arayacağı üzerine and içti bu harekete katılanlar.  


Kaynaklarda antlaşmanın muhtevası genel hatlarıyla şöyle ifade edilmektedir: 


“Allah’a andolsun ki Mekke şehrinde birine zulüm ve haksızlık yapıldığı zaman hepimiz, o kimse ister iyi ister kötü, ister bizden ister yabancı olsun, kendisine hakkı verilinceye kadar tek bir el gibi hareket edeceğiz; deniz süngeri ıslattığı ve Hira ile Sebîr dağları yerlerinde kaldığı sürece bu yemine aykırı davranmayacağız ve birbirimize malî yardımda bulunacağız” (Süheylî, II, 73).*


Peygamber Efendimiz (sav) de bu antlaşmaya dahil olmuştu ve bizzat haksızlığa uğrayanlar kendisine geldiğinde onların hakkını aramak için elinden geleni yapmıştı (İslam ansiklopedisinden olayları okuyabilirsiniz).


Şimdi biz bugüne gelelim… Şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde büyük haksızlıklar yaşanıyor. Bebekler ölüyor, çocuklar acı çekiyor, insanlar işkenceler altında can veriyor. Bunların belki bir çoğundan haberdar bile değiliz. Ama haberdar olduğumuz bir yer var. Gazze…


Her gün Gazze’den gelen görüntüler ciğerlerimizi dağlıyor. 21. yy’ın dünyasında açlıktan ölen bir bebeğin hesabını Allah bizlerden sormayacak mı? Kardeşin can verirken senin elinden ne geldi? sorusuyla muhatap olduğumda vereceğim cevapların kemkümden ibaret olmasından çok korkuyorum. En azından birileri bir şeyler yaptıysa “onlara destek oldum, onlar için dua ettim, gözyaşı döktüm Allahım” diyebilmeliyim.


İşte o birileri çıktı ve tüm dünya insanlarının yüklerini sırtına alarak bir filo ordusu kurdular. Muhammed Emin Yıldırım hocanın dediği gibi bu zamanın Hılfu’l Fudul hareketiydi bu. Aydınlık vicdanlı insanların hareketiydi. Tüm iyilerin yolunun kesiştiği yerdeydiler… Zalimin karşısında, mazlumun yanında… Ve mazlumun hakkını almak için sonuna kadar direnmeye and içtiler… Gazze’ye yardım ulaştırmaya ve yardım yolunun sürekli açık olması için ablukayı kırmaya and içtiler. İçlerinde ne bir korku, ne bir tereddüt var... Emin adımlarla Gazze yolundalar…


İçlerinde Müslümanlar da var olmayanlar da… Çünkü bu bir insanlık savaşı, haksızlığın savaşı, gözler önünde her gün eriyen bebeklerin savaşı… Ve bu savaşa artık yürekler dayanmıyor. İnsanım diyen her Allah kulunun canı yanıyor bu vahşete. 


Ve Sumud Filosu… Zamanımızın Hılfu’l Fudul’u… Günümüzün Faziletliler Hareketi… O filonun içinde olmak da bir nasip meselesi bence… İçlerinde münafık olanlar da vardır muhakkak ama birileri o filoya katıldıysa bir yerlerde görünür görünmez Filistin davası için çırpınmış kişilerdir. Kimisi bu davayı dünyaya duyurmuş, kimisi bununla ilgili birçok yayın yapmış, kimisi boykotu hakkıyla yerine getirmiş, bir diğeri günlük ibadet rutinine Gazze’ye dair bir şeyler eklemiş, bir diğeri mitinglerde avazı çıktığı kadar bağırmış, birisi Allah’la olan bağını sorgulayıp kendine çeki düzen vermiş, diğeri bir çocuğun kalbine girmiş, bir diğeri tüm kazancını Gazze’ye yatırmış, vs vs. Şimdi biz neden o filoda değilsek yada dışarıdan dahi onu desteklemek için bir şeyler yapmıyorsak acaba neleri eksik yaptığımızı sorgulamamız gerekir. Bakın bu bir Müslümanlık davası değil! İnsanlık davası! O filoya destek veren herkes Ademoğlu. Yani Allah’ın yarattığı ilk insan ve ilk peygamber Adem (as)’ın çocukları… Her birinin din tercihi bambaşka… 


Kalpleri evirip çeviren Rabbim! Tercihlerini farklı yönde kullanan bu temiz yürekli kişilerin tercihlerini doğru yola sevkeyle. Kalplerini islama ısındır! Nasıl ki sen cahiliye döneminde kurulmuş bir Faziletliler Hareketinin içinde Nur-u Muhammedî’yi barındırdıysan, Sumud Filosu’ndaki tüm kalplerin içinde de o Nur’u parlat! Amin…


Fethiye


* https://islamansiklopedisi.org.tr/hilful-fudul#:~:text=Hâris%20%5Bveya%20Fudayl%20b.,ona%20yardım%20edeceklerine%20dair%20ahidleşmeleridir.


Foto: pinterest


Biyografi: Temiz Kalpli Halam

 



Biyografi yazılarında kişileri anlatırken genelde çocukluğuma giderim. Orada bırakılan güzel anılar beni yazmaya itiyor. Büyüdükten sonra herkesin kendine göre meşgaleleri oluyor. Her şey eskisi gibi olmasa da duygular, hisler değişmiyor.


Halamın da bende bıraktığı güzel anılar, hisler, duygular bambaşka. Onun ilk yeğeni oluşum, onun da benim tek halam oluşu buna sebebiyet verir belki. Küçüklüğümde Koşuyolu’nda oturuyorduk. Evin penceresinden bakarken uzaktan gelen dedem, babaannem ve halamı gördüğümde dünyalar benim olurdu. Sevincim utanca dönüşür, koşup giderdim onlara doğru… Halam bizde kaldığı zamanlar ise daha bir mutlu olurdum. İçerenköy’deki dede evine gittiğimiz zamanlarda ise dönüş vakti gelince orada kalmak için odadan odaya saklanırdım. Sonunda kazanan ben olurdum. Halamla birlikte yatardık. Sabah onun açtığı radyo sesiyle uyanırdım. Çok küçük yaşlarımda beni nasıl gıdıklayarak sevdiğini, yemek yedirmek için bahçede tabak elinde dolaştığını, benim için aldığı hediyeleri, sakız şişirmeyi öğretmesini, babaannemle birlikte elime kına yaktıklarını, babannemin getirdiği abur cuburları büyük bir zevkle yediğimizi hatırlarım. Müzik dinlediği zamanlarda bana şarkı söyleyen şarkıcıyı kast ederek “O mu güzel söylüyor ben mi?” diye sorardı. Halamın sesi bana daha güzel gelirdi. “Seeeen” derdim.


Halamın sakin bir yapısı vardır. Öyle kendini göstermekten, hava atmaktan, bir şeylerden gururlanmaktan hoşlanmaz. Kalbi temizdir, alıngan değildir, sabırlıdır, metanetlidir ve en önemlisi de merhametlidir. Kendini küçük görür de büyük görmez. 


Çocukları çok sever halam. Onlara görev olarak değil, severek bakar. Benim çocuklarımı bile kendi torunları gibi severdi küçükken. Aynı bana yaptığı gibi onların da ağzına bir lokma çorba koymak, onları uyutmak için uğraşırdı. “Sen evde çok yoruluyorsun, dinlen biraz” derdi. Evime geldiği zaman “Yapılacak bir iş varsa yapalım” deyip yükümü almaya çalışırdı. Bunu duymak bile benim için ne kadar kıymetliydi.


Halam benim için bu hayatta sevgisini içtenlikle hissettiğim kişilerden… Beni en doğalından ve çıkarsız sevdiğine gönülden inanıyorum. Ben de onu o şekilde seviyorum. Zor durumda kalsam ilk arayacağım, kapısını hiç çekinmeden çalabileceğim, derdimi anlatabileceğim biri o. 


Misafire karşı çok cömerttir. Elinden gelen ne ise her şeyi döktürür. Bunu asla gösteriş olsun diye, desinler diye yapmaz. Misafirine olan hürmetten dolayı yapar. Ayrıca kendi de birine misafir olarak gidince o kişinin işine yarayacağı çok güzel hediyeler götürür. Bu özelliği de babaannemden geliyor olsa gerek😌


Namazını ağır ağır kılar, sakin sakin okur duaları…Rabbiyle de bağı kuvvetlidir. Yaş aldıkça bu bağın daha da kuvvetlenmiş olduğu kanaatindeyim. Ayrıca onun öyle temiz bir kalbi vardır ki, üzülmeyi ve kırılmayı hiç hak etmiyor… Buna cüret edenlerin de karşılığını acısıyla göreceklerini düşünüyorum.


Rabbim halamı çok sevsin ve çevresini onun değerini bilen insanlarla donatsın inşallah…


Fethiye  

19 Eylül 2025 Cuma

Biyografi: Kur’an Hafızı Mustafa Dayım

Anneannemle dedemin altıncı yani en küçük çocuğu Mustafa dayım… Küçük olmasına rağmen şımarık olmayan dayım… Kur’an hafızı dayım… Hoca dedemin hoca oğlu… Babasının gurur kaynağı… Babamdan sonra gördüğüm ilk imam hatipli… Kitabı, kalemi, defteri eksik olmayan bir talebe… Sakinliği ve naifliğinin yanında Hakk’a karşı olanlara olan asabiyetini gösteren bir Hak aşığı… Ve yengemin annesinin duası olan dayım…

Bir Kur’an merasiminde Kur’an-ı Kerim tilavet ederken yengemin annesi “Allahım benim kızıma da böyle güzel Kur’an okuyan birini nasip et” diye dua etmiş içinden. Ve bir annenin kızı için yaptığı dua yıllar sonra kabul olmuş. Rab duymuş, sebepleri buluşturmuş, olmazları oldurmuş ve yengemle dayımı bir araya getirmiş. Akrabalar arasında eşine sevgiyle bağlı olan sadece yengemi gördüm ben. Herkes eşini sever ama bunu hissettirmek başka bir şey… Havva yengem bunu öyle güzel hissettirir ki… “O sevilmeyi hak ediyor” der. İnsanlar genellikle dışarıya karşı iyi olur, evde gerçek yüzlerini ortaya koyarlar. Ama bir insan kendi eşi için böyle güzel bir söz sarfediyorsa o eş gerçekten iyi bir insandır benim kanaatime göre. 


Küçüklüğünde hafızlık yapmak için İstanbul’a gelmiş ve bununla birlikte imam hatip lisesini de başarıyla tamamlamış dayım. İmam hatipli olmanın gururunu onunla hissetmiştim ben. Çünkü imam hatipli olmak hal ve hareketten, tavır ve davranışlardan belli olmalıydı. İslamın güzelliği yansımalıydı kişiye. Bunlar da dayımda fazlasıyla vardı. Hafızlığını bitirdikten sonra camilerde Kuran okurken dedem kendisini göstermesini ve bir yerlere gelmesini isterdi. Ama onu birilerinin görmesine gerek yoktu ki… Allah gördü onu… Ve birilerini sebep kılarak bir yerlere getirdi. Onun sessizliği başkasının sesi oldu. O sustu başkası konuştu. Ama sonrasında o konuştu diğerleri sustu… Çünkü artık herkes onu dinlemek için gelmişti…


Suşehri’ne gittiğimizde Esra ablamla bana cüz okutur, güzel sesiyle ilahiler söyler, bahçeye salıncak kurup bizi havalara uçurur, avluda bizimle voleybol oynar, çocuklarla da futbol maçı yapardı. Futbol ve yüzme hayatının vazgeçilmezleri arasındaydı. Dayım sanki bizim küçük abimizdi. Hatırlıyorum da ilk çocuğu Merve dünyaya geldiği zaman “dayım artık eskisi gibi bizimle ilgilenemez” diye düşünmüştüm. Kendi çekirdek ailesi de genişlemeye giderken, cemaatinin, okuttuğu öğrencilerin en önemlisi de ümmetin sorumluluğu üzerindeyken geride kalan geniş aileye zaman ayırmanın eskisi gibi olmayacağının da farkındaydım. Ama yine de onunla geçirdiğimiz güzel günleri her zaman özlemle hatırlarım.


Rabbim dayımın bastığı toprağı nur eylesin… Rızası doğrultusunda bir yaşam nasip eylesin ve bizleri cennette buluştursun inşallah…


Fethiye 

10 Eylül 2025 Çarşamba

Biyografi: Değer Verip Değer Gören Rukiye Teyzem

 



Biyografi serisinde sıra geldi en küçük teyzemi anlatmaya. Yani kardeşlerin beşincisi Rukiye teyzem… Anneannemle dedemin yanında bekar olarak en son kalan teyzemdi Rukiye teyzem. Nişan, düğün, kına, gelin alma gibi kavramlar onunla başlamıştı sanki küçüklük hatıralarımda. Onun düğününde ilk defa kuaföre gitmiş, saçlarıma fırçayı dolamıştım. Teyzemi bırakıp iki saat benim saçımla uğraşmışlardı. Esra ablam ve Gizemle birlikte saçlarımıza dökülen simler harikaydı. Naciye teyzem her zamanki gibi Esra ablamla bana aynı model, farklı renkte kıyafetler dikmişti. Teyzemin gelinliğinden tutarak fotoğraf çektirmenin gururunu yaşamıştım. Suşehri’ndeki mutlu zamanlarımızdı.

Düğünden sonra teyzem İstanbul’a gelin gelirken herkes çok ağlamıştı. Özellikle anneannem… Araya gurbet girecekti çünkü, özlem ve hasret girecekti. Ama teyzemin İstanbul’a gelişi bizim açımızdan çok güzeldi. Birbirimize gidip gelir, çocukların doğumlarına, büyümelerine, haylazlıklarına, başarılarına ve komikliklerine şahit olurduk. Tatillerde Esra ablam ve Gizemle birlikte Rukiye teyzemde kalmak büyük mutluluktu bizim için. O zamanlar tatil demek akraba ziyareti demekti, memlekete gitmek demekti, birlikte güzel vakit geçirmek demekti. 


Çok severdik birbirimizi. Kimin ne derdi sıkıntısı olsa birlikte yardıma koşardık. Rukiye teyzem de hepimiz için hazır kıtaydı. Çalıştığım dönemlerde bana yardıma gelip dağ gibi ütü yaptığını unutamam mesela… Bana diktiği etekleri de unutamam… Yüzme öğrenmem için verdiği cesareti ve eğlenceli konuşmalarını da…


Teyzem üniversite okusaymış çok iyi bir psikolog olurmuş bence. İnsanları dinlemesinden dolayı ona dert anlatmaya bayılır herkes. Kişilerin derdine göre çare üretmesi, akıl vermesi, yönlendirmesi, motive etmesi çevresi tarafından sevilmesine sebep olur. Bu sebeple arkadaş çevresi geniştir. Ama başkalarını dinlemekten kendini anlatmaya belki de fırsatı olmamıştır teyzemin yada dert anlatmak hoşuna gitmez. Onun içinde de yaşadığı birçok şey vardır muhakkak, her şey süt liman değildir onun hayatında ama nedense ortaya dökmeyi sevmez. Belki de herkese güvenmez, güçlü görünmeye çalışır ve hayatının üzerine bir örtü çekerek başkalarını dinlemeye devam eder. Ağzı güzel laf yapar teyzemin. Yeri gelir güzel sözlerle insanların kalbini ısındırır, yeri gelir herkesin güzel özelliklerini söyleyip motive eder, yeri gelir lafı da gediğine oturtur. 


Çocukları çok önemlidir onun için. O da çocukları için… Onlara asla toz kondurmaz. Onların da ruhunu ve midelerini çok güzel doyurur😌. Lezzetli yemekler yapar onlar için. Sevgisini ve övgüsünü de katınca yemeklerin tadına doyum olmaz.


Hiç çaktırmasa da birçok hastalıkla mücadele halindedir ama insanlara bunları anlatıp bunaltmak istemediği için bahsetmemeye çalışır. Belki o da anneannem gibi içinde yaşamaya çalışır bazı şeyleri. Belki sorulsun diye bekler, aransın diye bekler, ziyaret edilsin diye bekler. Bunları yapmayanlara da gönül koymaz. Herkesin kendisine göre meşgalesi olduğu bilincine sahiptir. Dedim ya aynı psikologlar gibi düşünür. İnsanlara değer verir teyzem ve bunun karşılığında da değer görür. Rabbim hayatında kendisine ve ailesine güzel kapılar açsın ve Rabbi tarafından da değer verilenlerden eylesin inşallah…


Fethiye