17 Ağustos 2025 Pazar

Biyografi: Annem

 

Anneannem ve dedemin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiş olsa da sanki altı kardeşin hepsinin ablası gibidir annem. Aile içerisinde alınacak önemli kararlarda, yapılacak işlerde, bulunması gereken yeni fikirlerde, akrabalık bağını kurmada, ihtiyaç sahibi birine yardım etmede, hasta ziyaretlerine gitmede, vefat eden birinin ardından son görevini yapmada ve onu Kur’an ile göndermede her zaman öncülük yapar.    


Annem bir Osmanlı padişahının annesi olsaydı, Valide Sultanlık ona çok yakışırdı. Öngörülü, otoriter, empati sahibi, merhametli, duygusal, duygularına hakim olabilen, sabırlı, kuralcı, yönetme becerisi kuvvetli, vs gibi ve belki daha yeni öğreneceğim birçok özelliklerle doludur annem. Ben her yaşımda onun farklı bir özelliğini keşfettim ve her seferinde onu şaşkınlıkla izledim. Bizleri yetiştirirken tatlı-sert-kuralcı anneliğini gördüm. Gurbete gönderirken duygusal anneliğini gördüm. İşe başlarken parayı hayırda nasıl kullanmam gerektiğini kulağıma küpe eden anneliğini gördüm. Nişanlandırırken birçok duyguyu içinde yaşayıp bana hissettirmemeye çalışan anneliğini gördüm. Evlendirirken olgun kayınvalideliğini gördüm. Torunlarını kucağına alırken, her şeylerini hazırlamış, düşünmüş, taşınmış, yapması gerekenleri yapmış anneanneliğini gördüm. 


Anneannemin vefat ettiği zaman yeşil bir örtü çıkardı annem. Medine ipeğinden yapılmış… Hacca gittiği zaman almış. Kabe’nin orada zemzemle yıkamış ve kurutmuş. Üç adet almış. Biri kendine, biri anneanneme diğeri de babaanneme. Vefat edip yıkandıktan sonra başlarına örtmek için. O zamana kadar hiç bahsetmemişti bu örtüden. Zamanı gelince söyledi. Şaşırmıştım…


Annemin en önemli özelliklerinden biri toparlayıcı olmasıdır. Ortamda bir gerginlik olacağını hissettiği anda durumu düzelten cümleler kurarak kişileri sakinleştirir. Kendisine karşı yapılan olumsuz tavırlarda da en son noktaya gelmeden, tabir caizse damarına basılmadan kırıcı davranmamaya çalışır. “Sonradan yüzüne bakacağım insanlara karşı kötü  konuşmak istemem” der. Yani bir insanı kırıp da rahatlayanlardan değildir annem. Büyük bir sabrı vardır ancak sabrı taşar ve kalbi çok kırılırsa o kişiyi affetmek annem için zordur. Ama küs kalmak gibi bir şey de yoktur onun lügatında. Çünkü “Üç günden fazla küs kalmak müslümana haramdır” diyen Peygambere (sav) gönülden iman etmiştir o. 


Zeki bir kadındır annem. Belki de bu özelliğini keşfeden dedem onu seçmiştir hafız olması için. O zamanlarda hafız olmak sadece Kur’an’ı ezberlemekten ibaret değildi. Bir hafız, bir ümmetin sorumluluğunu almakla görevliydi. Ümmetin imanından sorumluydu hafız, davranışlarından sorumluydu, ahlakından sorumluydu, aile ilişkilerinden sorumluydu. Kısacası ümmetin Allah ile olan bağından sorumluydu. Aslında bu sorumluluk sahabeden bize gelen bir özellikti. Günümüzde unuttuk bu önemli özelliği ve sorumlulukları. “Bir insanın hidayetine vesile olmak üzerine güneş doğan her şeyden hayırlıdır” diyen Peygamberin sözünün ne kadar önemli olduğunu, bu sorumluluğun hepimizde olduğunu, sadece hocalara verilmediğini unuttuk. “Biz hayatımızı yaşayalım, gezelim, eğlenelim, namazımızı kılalım, gerisini hocalar yapar” dedik. İşte annem o sorumluluğu yüklenen hocalardan oldu.  Belki de böyle büyük bir sorumluluktan dolayı ailesine abla oldu. Herkesin yükünü sırtında hissetti. Hafızlık yükü pek ağırdı. Zordu, meşakkatliydi, ağırdı… Belki de o sebeple hiçbir çocuğuna bu yükü yüklemedi.


Ben küçüklüğümden beri onunla Kur’an toplantılarına gittiğimi bilirim. Evimize Kur’an öğrenmeye gelen teyzeler olurdu. Cuma günü (bugün de dahil) hanımlarla bir araya gelinir Kur’an okunurdu. Biri hacdan geldiğinde, çocuğu olduğunda, yeni ev aldığında, cenazesi olduğunda hoca aramalarına gerek yoktu. Annem bu görevi layıkıyla yerine getirirdi zaten.  Sonradan öğrendim ki annem böyle Kur’an toplantıları yaptığı için şikayet edenler olmuş ve karakolda ifade vermeye bile gitmişler babamla. Ne günlerden geçtik Ya Rabbi!


Evimizdeki manevi ortamı babamla birlikte bize hazırladıkları için Allah razı olsun onlardan. Ben her evin aynı dinî hassasiyette olduğunu zannederdim. Bir yere gideceğimiz zaman namaz vakitlerine göre hareket ederdik. Haremlik selamlığa dikkat ederdik. Hasta ziyaretlerine çok önem verirdik. Rabbimiz “Beni ziyaret etmek isteyen hasta ziyareti yapsın” demiştir Peygamber Efendimiz (sav)’e. Birisi yeni ev aldığında onun temizliğine yardım etmede, o kişi için yemek hazırlamada, köyden gelenlere iş kurmada, onların ihtiyaçlarını karşılamada, maddi sıkıntıda olan komşu ve akrabalara destek olmada, kendisine almayıp başkalarına almada, anne- babalarına olan görevlerini yapmada, israftan uzak durmada, lüks ve şatafata düşmeden müslümana uygun aile olmada annem ve babam bana örnek olmuşlardır. Böyle güzel konularda birbirlerine de destek olmuşlardır her zaman.  


Aile çok önemlidir annem için. Yemek sofrasında birlikte olmak için didinir durur. Birlikte yemek yemenin bereketine inanır çünkü. Aileyi ayakta tutmak için çok fedakarlıklar yapar. Yeri gelir hataları görmezden gelir, yeri gelir arayı düzeltmeye çalışır. Ortam süt liman hale gelince bunun sebebinin annem olduğunu kimse bilemez. İnşallah babam ve çocukları olan bizler onun kıymetini bilebiliriz.


İsraf annemin en çok korktuğu şeylerden biridir. Ben annemin bir yemeği sadece kaldığı için döktüğünü bilmem. Ya herkesin tabağına eşit koyarak bitirmeye çalışır, ya o yemeği başka yemeğe dönüştürür  yada az yaparak dökülmesine engel olur. Bu arada yemekleri çok lezzetlidir. Kısa sürede birçok şey ortaya çıkarabilecek kadar da pratiktir.


Annemin israf konusuyla ilgili tutumu ev eşyaları ve giyim konusunda da geçerlidir. Zevk için eşya değiştirmek istemez annem. Bir şey alacaksa ihtiyacı olduğu için alır. Kıyafet alacaksa da aynı şey geçerlidir. Yerine göre şık giyinmeyi sever ama bir kıyafeti varsa fazlasını almak israf gibi gelir ona. Onun da zevki, istekleri, nefsi vardır ama engel olur bunlara. İradesine sahiptir yani. Bu da bence müslümanın sahip olması gereken en önemli özelliklerdendir. İradeye sahip olmak, istediği bir şeye “hayır” diyebilmek, birine olumsuz bir söz söyleyeceği esnada kendini tutmak, sağlıklı beslenmek, spor yapmak için özel zaman ayırmak iradeli insanın yapacağı şeylerdir. Bunlar da annemde vardır.


Aynı zamanda hem işinde hem de düşüncesinde pratiktir annem. Bir konuyla ilgili hemen bir fikir üretir. Yani siz bir şey demeseniz bile o sizin için neyin iyi olduğunu düşünüp ona göre bir yol çizer. Öngörülü olması buna sebep olur bence. Yani bir şeyin önünün sonunun neye varacağını tahmin eder. Ama tabii kendi fikirlerine güvenip de başkalarıyla istişare etmeyen kişilerin işine de karışmak istemez. Yaşayıp görmelerini bekler. 


Ayrıca adalet duygusu da çok yüksektir. Haksızlık yapmaktan çok korkar. Hesap gününün ağırlığı da sırtında bir yüktür annemin…


Sağlığına dikkat etmeye, kendini bitkilerle, sporla, egzersizle desteklemeye çalışır. Bu konuda bana da bir öğretmen ve örnek olmuştur. Ama onun doktordan kaçan özelliğinin olduğunu yeni öğrendim. Bacağındaki sıkıntıdan dolayı kendisiyle epey mücadele ediyor. Ve maalesef olumsuz özelliklerinden biri de başkasını dinlemiyor. Kendi fikri ona yetiyor gibi olsa da doktorların da vardır bir bildiği… Ayrıca çektiği sıkıntıyı, ağrılarını, hastalıklarını zorda kalmadıkça bizlere söylemez. Hastalıktan konuşup da insanları boğmak istemez. Böyle olunca da herkes onun çok iyi olduğunu düşünür. Biraz “naz makamı”na geçmesi gerekir sanırım. Sadece bize değil herkese annelik yaptığı için kendinin de buna ihtiyacı olduğunu unuttu maalesef.


Ondan öğreneceğim daha çok şey var. Rabbim anneciğime hayırlı ömürler versin ve ömrünü Hak yolunda geçirmeyi nasip etsin her daim…


Fethiye

2 yorum:

Gülsima dedi ki...

Ne kadar güzel yazmışsın annecimm

Fethiye dedi ki...

Teşekkür ederim canım kızım🥰