10 Ağustos 2025 Pazar

Biyografi: Erken Yol Alan Ayşe Teyzem



Anneannemin ve dedemin ikinci evladı olarak dünyaya gelen Ayşe teyzemden bahsetmek istiyorum sizlere.


Şöyle bir küçüklüğüme gittiğimde Ayşe teyzemle ilgili ilk hatırıma gelen şeyler, Suşehri’ndeki iki katlı evin üst katındaki holde oturup bizim saçlarımızı yapması, oradan gördüğümüz düğün salonunun ışıkları ve sonrasında birlikte köy düğünlerine gitmemiz… Oynamayı (özellikle cıngıllı oynamayı) ve şarkı söylemeyi çok seven Ayşe teyzem oyunun hakkını vererek oynanmasını ister. Gezmeyi, yeni insanlar tanımayı, muhabbet etmeyi çok sever. Sanırım bu özelliğinden dolayı da Allah ona farklı şehirlerde oturmayı ve yeni insanlar tanımayı nasip etti. Eniştemin asker olmasından dolayı birçok şehirde yaşadılar ve uzun süren farklı dostluklar edindiler.


Dedemin tabiriyle Gazi Okulu’na giden Tolga ve Alper abimin annesi… Bir de kızı Gizem var tabii. Esra ablam ve Gizem her daim küçüklüğümün güzel anılarında… (Bebekliğinde Gizem’in parmaklarını ısırmam onun için güzel bir anı olmasa da☺️)Suşehri’nde oynadığımız evcilikler, bahçede yaptığımız piknikler, sabah akşam topladığımız kayısılar, her gün yapılan temizlikler, Gizem’in o zayıf haliyle Safa’yı kucağında taşıyıp ona yemek yedirmeye uğraşması unutulmayan anılarımdı.


Ayşe teyzemin bahçeden topladığı semizotundan yaptığı yemeğe bayılırdı dedem. “Ayşe’nin geldiği belli oluyor” derdi. O gün bugündür sanırım Ayşe teyzemin bitkilerle arası çok iyi. Aynı hoca dedem gibi sağlıklı beslenmeye, ağır yiyeceklerden kaçınmaya, yağsız yemeye, erken kalkıp Kur’an okumaya, yürüyüş yapmaya dikkat eder. Bir de yemeğin görüntüsü onun için çok önemlidir. Yani tadı ne kadar güzel olursa olsun görüntüsünü beğenmediği bir şeyi ağzına sürmez. Aslında her şeyle ilgili görüntü önemlidir onun hayatında. Anneannem gibi güzel giyinmeyi sever. Evini çiçekler, biblolar ve farklı dekorasyon ürünleriyle süsler. Misafirlerine en güzel tabaklarda, en güzel sunumları yapmayı ve güzel yiyecekler hazırlamayı çok sever. Bazı yemeklere özel tabakları vardır. Mesela turşu koymak için özel tabak aldığını ilk ondan duymuştum. Hatta sadece ıspanak yıkamak için kullandığı bir leğeni vardı. Bayramda baklava-sarma-börek yanında limonata servisi yaparken, sunum yaptığı tabağında limon deseninin olması da tesadüf değildir bence…


Anneannemden kızlarına hatta gelinlerine kalan özelliklerden biri olan temizlik onun için de çok önemlidir. Evi her zaman pırıl pırıldır. Özellikle oturma odasındaki iki yana açılan tülün ortasında kalan pencere camının lekeli olduğunu hiç görmedim. Camları sildikten sonra yağmur yağdığında, “Ben görevimi yaptım, yapacak bir şey yok” sözü benim de örnek aldığım bir sözdür. Ama evini o duruma getirmek için kendini çok yıprattığını hissediyorum. Laf aramızda bence o da anneannem gibi herkesin yaptığı işi beğenmez.


Sabah erken kalkmayı seven teyzem hayata da erken atılmıştır. 15 yaşında evlenen, erken anne olan, erken kayınvalide olan, erken babaanne olan teyzem yaşını hiç göstermez. Küçük yaşlarında kayınvalide ve kayınpederine bakarak büyüklük göstermiştir. Anneannemin alzaymır hastalığına müptela olduğu zamanlarda da altı kardeş bir araya gelerek sırasıyla bu görevi üstlenmişlerdir. Ayrıca terör müptelasının baş gösterdiği yıllarda eniştemin Güneydoğu görevi esnasında ikamet ettiği yerlerde korku dolu günler geçirmişlerdi. Benim kanaatime göre bu yaşanılanlar onu zorluklara karşı daha dayanıklı yapmıştır.


Bediüzzaman hazretlerinin bir sözü vardır: “Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir”. Bu söz bence Ayşe teyzemin hayat felsefesidir (Aslında bu felsefe annem ve tüm teyzemler için geçerlidir). Ayşe teyzem nerede ne söylemesi veya ne söylememesi gerektiğine, kiminle neyi-nasıl paylaşması gerektiğine dikkat eder. Çekirdek ailesinden geniş ailesine kadar herkesin kendine ait özelinin bulunduğunu düşünerek bunları her ortamda paylaşmaktan sakınır. Belki de anneannem gibi o da bazı şeyleri içinde yaşar. Ayrıca kendine özgü bazı kuralları vardır Ayşe teyzemin. Aslında bu kurallardan biraz ödün verebilir diye düşünüyorum. Çünkü aşırı kurallar vücuda yük ve hastalık olarak geri dönüyor maalesef. Şu sıralar biraz yorgun olduğunu hissediyorum. Eski canlı performansını göremiyorum. Onunla pazar gezmelerini, aynı kıyafetlerden alıp giyinmeyi, köy düğünlerine gitmeyi, poğaça, kurabiye, kısır, çay yapıp oturup muhabbet etmeyi çok özledim gerçekten. Rabbim gücünü ve sağlığını arttırsın ve her daim kendi yolunda eylesin inşallah…


Fethiye

1 Ağustos 2025 Cuma

Biyografi: Anneanneme En Çok Benzeyen Naciye Teyzem



Büyüklerimiz bu dünyadan gidince onların ardında bıraktığı evlatları her birinden aldığı özelliklerle onları yaşatıyorlar. Hoca dedemle ilgili yazdığım buradakiyazımda bundan bahsetmiştim. 4 kız, 2 erkek olmak üzere 6 evlat bıraktılar. Böyle bir yazı serisine başlayınca o evlatların bende bıraktığı olumlu özelliklerden bahsetmek istiyorum.


Öncelikle teyzemlerden başlayayım. “Teyze anne sayılır” hadisinin ne kadar gerçek olduğunu her biri ayrı ayrı yansıtırlar bana. İlk olarak anneanneme en çok benzeyen, anneannemin de en çok kendine benzettiği Naciye teyzemden bahsetmek istiyorum.

Diğerleri gibi onun yeri de bende çok ayrıdır.… İlk evlat, ilk abla, ilk teyze, ilk hala…Zor günlerin dostu, herkesin en zor zamanında ilk yanında olan, arayıp soran, merak eden ama bunu kimseye belli etmeyen teyzem… Düşünün bir kere, torunlar arasında ben büyük olarak dördüncü sıradayım. Belim ağrıdığında geçmiş olsun diye, yeni bir şey aldığımda hayırlı olsun diye beni arayıp halimi hatırımı soran teyzem… Canım Esra ablamın annesi… Onun da annesinden az kalır yanı yok bu konuda… Yaptıklarını kimse bilmez, zaten birileri bilsin diye de yapmaz, her şeyi içinde yaşar, içinde düşünür, içinde çözüme kavuşturur, kavuşturamasa da içinde üzülür. Kimseye bir şey söylemek istemez. Belki de anlasınlar diye bekler, düşünsünler diye bekler, harekete geçsinler, yardımcı olsunlar, bir şey yapsınlar diye bekler. Ama bilmez ki herkesin onun gibi olmadığını ve onun gibi düşünmediğini. Binbir türlü insan ve binbir türlü duygunun olduğu bu dünyada herkesin onun ne düşündüğünü bilememesi aslında normaldir. İşte bu yönüyle de anneanneme benzer. Bu konuda kardeşleri onu eleştirirler. Konuşmasını, paylaşmasını, kendilerini yönlendirmesini beklerler. Ben de sanki bu yönden ona benziyorum. Onu anlayabiliyorum, ama başkalarının onu anlamamasının da normal olduğunu biliyorum.


Dedikodu yapmayı sevmez. Birileri dedikodu yapınca “kapatın konuyu bacım” der. Belki de bu sebeple konuşmak istemez. Çünkü maalesef bizde konuşmalar dedikoduyla sonlanır ve sarmal gibi sarar her tarafı. Bu gerçekten güzel bir özellik teyzem için. Yapabilene ne mutlu...


Yaptığı işler anneannemin en fazla içine sinen teyzemdir. Temizliği, paklığı, titizliği, işlerinin özeni, düzgünlüğü, vs. Mutfağında her şey pırıl pırıldır. Mutfakta onun kendine göre temizlik kuralları vardır. Başka konularda da kendine ait kuralları vardır. Bir şeye karar verdiği zaman onu fikrinden vazgeçirmek pek mümkün değildir.


Kızların çeyizlerinin yapımında baş köşededir teyzem. Anneannem bir keresinde onun yaptığı el işini gördüğünde nasıl gurur duymuş “aynı benim gibi, aynı benim gibi” diye tekrarlamıştı birkaç defa. Dikiş, nakış her işten anlar teyzem. Küçükken çoğu kıyafetlerimizi o dikerdi. Esra ablamla bana Emrah’la da Burak’a aynı kıyafetin farklı renklerini dikerdi. Kardeş gibi geçirirdik bayramları ve düğünleri. Küçüklüğümde Demir Ali dayımın düğünü için Suşehri’ne gittiğimizde Esra ablamın gelinliğini görünce ben de tutturmuştum gelinlik diye. Kısa süre içerisinde çarşıdan kumaş alıp bana gelinlik dikmişti. Bütün kardeşlerin düğünde giyeceği kıyafetleri de o dikmişti. Neler dikmedi ki… Saymakla bitmez… Marifeti son derece üst seviyede maşallah. Ama kendisiyle gurur duymayı pek bilmez. Yapar ve biz görürüz…


Ayrıca kendisi de çok güzel giyinir. Yeri gelir satın alır, yeri gelir diker, biçer, takar, takıştırır ve kendine çok güzel yakıştırır. Kalitesiz şeyleri sevmez. Her şeyin en iyisini en makul şekilde almayı iyi becerir. Anneanneme benzeyen bir diğer özelliği de budur. O da çok severdi güzel giyinmeyi. Bu sebepten dolayı hastalığının son senelerine kadar evde teyzemin diktiği kıyafetlerden giydirir, başına da elbiseye uygun oyalı yazma bağlarlardı. Geceliği yatacağı zaman giydirirlerdi. Hasta diye onu paspal bırakmazlardı. Çok güzel baktılar annelerine maşallah…


Teyzem yıllar önce anneannemin yerine hacca gitmişti. Anneannem kendisi hac vazifesini yapamayacağı için teyzemin gitmesini uygun görmüştü. O vazife de ona ayrı bir yakıştı. Rabbim tekrarını nasip etsin ve ömrünün sonuna kadar Rabbine layık kul olarak yaşasın inşallah…


Fethiye