Anneannemle dedemin 4. ve ilk erkek çocukları olarak dünyaya gelmiş dayım. Dedesi kendi babasının ismi olan “Demir” ismini vermiş ona. Hoca dedem de Ali ismini eklemiş yanına ve bizim Demir Ali dayımız olmuş. Dayım genellikle İlk isminin vasfını yansıtır. Demir gibi bir gücü ve demir gibi bir karakteri vardır. Ancak hayat şartları, yaşanılan sıkıntılar, acılar, kederler törpülemiş demirliğini.
Dedem onun okuması için ne kadar uğraştıysa da o da okumamak için bir o kadar uğraşmış. Yıllar sonra da bundan hiç pişman olmadığını dile getirmişti. Teyzesinin kızı Esma yengemle evlendikten sonra bir müddet Suşehri’ndeki baba evinde anneannem ve dedemle birlikte oturdular. Birbirlerinin hayatları oldular. Dedem ve anneannem onlarsız olamaz oldu.
Dayım bir müddet sonra İstanbul’a çalışmaya geldi. İyi bir elektrik ustasıydı. Yaklaşık iki sene bizim evde kaldı. Küçük bir dükkan açtılar ona. Sadece elektrikle kalmadı, araba alım-satım işine girdi, inşaat işine girdi ve yürüdü gitti. İyi bir esnaf oldu. Çevresi tarafından sevildi, sayıldı. Sonra ailesini de İstanbul’a taşıdı.
Akıllı, zeki, her işten anlayan, güçlü, kuvvetlidir kendisi. Rukiye teyzemin ona “Herkül” demesi boşuna değildir. Anneannemi ilerlemiş yaşına rağmen az sırtında taşımamıştır. Anneannemin alzaymır hastalığının başlangıcı ve son üç senesi onların yanında geçti. Yengem, dayım ve çocukları etrafında pervane oldular. Ölümünden bir saat önce bahçeyi son kez gezdirirken çektikleri video durumu özetler nitelikte. Allah hepsinden razı olsun.
Küçüklüğümüzde Suşehri’ne gittiğimizde dayımı evde çok göremezdik. O arkadaşlarıyla zaman geçirir, bahçe işleriyle dedem ilgilenirdi. Ama şimdi baba evi onun vazgeçilmez mekanı oldu. Öyle çok bağlandı ki oraya… Çocukları İstanbul’da kalmak istemese oraya taşınmaya dünden razı… Baba evini ayakta tutmaya, bahçeyi yeniden güldürmeye çalışıyor. Kuruyan ağaçların yerine yenisini ekmesi, damıtma sistemleri kurması, eski samanlığı sera haline getirmesi, odunluğu atölye yapması, akla hayale gelmeyen yerlere elektrik sistemleri kurması, vs. Her biri ayrı bir emeğin ürünü.
Bir insan bu kadar güçlü, kuvvetli, becerikli olunca sinirli ve sabırsız olması da kaçınılmaz oluyor. İş bilmez, düşüncesi az ve biraz da fazla konuşan insanlara pek tahammül edemeyip ağzına gelen lafı yapıştırıveriyor. O sırada Esma yengem toparlıyor ortamı. Uzaklaştırıyor onu. Dayım yine dayanamayıp “Bazı insanlar şansa yaşamışlar” diyor😌. Çocuklarının da kendisi gibi iş bitirici, çabuk, çevik ve güçlü olmasını istiyor. İstediği gibi olmayınca da bir güzel kayırıyor. Ama her birinin karakterleri bambaşka güzellikte. Her birinden aynı performansı beklemek mümkün değil. Biri düşüncesiyle, merhametiyle, yardımseverliğiyle iş bitiricidir, diğeri konuşmasıyla, tatlı diliyle, koşturmasıyla… Ama hepsi de hayırlı evlatlardır kanaatimce… Onlar babalarının, babaları da onların kıymetini bilmeliler bence.
Her ne kadar sert olsa da çevresine karşı çok duyarlı ve hatırşinastır dayım. İş bitirici özelliğinden dolayı herkesin yardımına koşar. Elektrikli eşyası bozulan, suyu akmayan, bahçesi kuruyan herkes dayımın yanında alır soluğu. Bu sebeple arkadaş çevresi de çok geniştir. Anneannemin vefatından sonra gelen yemekler bunu gösterdi. Birçok insan tatlısından böreğine, çorbasından yemeğine kadar günlerce taşıdılar. Herkese bol bol yedirdik. Allah herkesten razı olsun.
Demir Ali dayım kız evlatlara kıyamayanlardan… Onlara kimseyi layık göremeyenlerden… Kızına da kıyamayanlardan… Anasına da kıyamayanlardan… “Bacılık” dediği bacılarına da kıyamayanlardan… Bunu belki farklı bir şekilde yansıtır insanlara. Onların anlayamayacağı sert bir şekilde… Belki kalbindeki merhameti saklamak isteyip güçlü yönünü göstermeye çalışır şekilde… Erkekliğe zeval getirmek istemez şekilde… Azarlar şekilde… Kimse onu anlamasa da umurunda olmaz şekilde. Ama onu anlayan anlar, bilen bilir, seven sever. Onun kimseye kıyamadığı gibi kimse de ona kıyamaz aslında. Allah ömrünün sonuna kadar ona ve ailesine hayırlı kapılar açsın. Her daim sağlık içinde, mutlu ve mesut yaşasınlar inşallah…
Fethiye