6 Şubat 2023 Pazartesi

Ne idik, Ne olduk? 4 - Sıla-ı Rahim Nerede Kaldı?


Bu aralar hangi ortama girsem aynı muhabbet yapılıyor: “Hiç görüşemiyoruz”


Kardeşimin nikahında, nikah şahidi olan bir bey şöyle bir konuşma yapmıştı: “Biz geleneklerimize, örf ve adetlerimize birbirimize bağlı bir milletiz. Ve bu bağlılıktan dolayı bizde aile kavramı sadece karı-kocadan oluşan çekirdek aileyle sınırlı değildir. Biz anamızla, babamızla, dedemizle, ninemizle, bacımızla, kardeşimizle bir aileyiz.”


Geniş bir aileye sahip olan biri olarak bu açıklamalar hoşuma gitmişti. Nitekim öyle bir zamana geldik ki bir telefona bile muhtaç bıraktık büyüklerimizi.


Cuma günleri hanımlarla bir yerde toplanıp Kur’an okuyoruz. O günü sabırsızlıkla bekleyen yaşlı bir teyze var. Kadıncağız yalnız yaşıyor ve anlattığına göre çocuklarına hasret kalmış. Bir gün toplanamayacağımızı söylemek için telefonla aramıştım teyzeyi. Birkaç dakika sonra da program değişti ve “toplanacağız teyze, gelirsin” diye tekrar aradım. Kadıncağız gelince küçük kızıma harçlık verdi “sen aradın ya çok sevindim” dedi.


Bizler belki ev işi, çocukların okul telaşı, vs derken bazı şeyleri unutur olduk. Yaşadığımız pandemi süreci de insanları birbirinden koparmaya başladı. Bu da belki üst aklın üzerimizde oynadığı bir oyundu, bilemeyiz. Birileri bizi yönetip korku psikolojisine hapsetti ve birbirimizden kopardı maalesef. Bazıları hastalık korkusundan dolayı birbiriyle görüşmemeye başladı. Görüşmek isteyenler de karşı tarafın hassasiyetinden dolayı uzak kalmaya başladı. Böyle olunca oyunda üzerimize düşen görevi bir güzel oynadık.

Pandemi de belki uzaklaşmak için bahane oldu. Zaten sanal ortamdan beslenmeye başlayan bizler misafir kabul etme, hasta ziyaretine gitme, düğünlere iştirak etme, cenaze taziyesinde bulunma, asker uğurlamasına katılma, arayıp hal hatır sorma, vs gibi aslî görevlerimizi unutur olduk. 


İslamın kimyasıyla oynanmaya başlanmıştı demiştim bu yazı dizimin ilkinde. Misafirliğe giden ne yiyip içtiğine bakarsa, akraba arasında yapılan bir hata karşısında özür dilemek yerine ateşe körükle gidilirse, laf atışmalar çoğalırsa, bozulan aile hayatını düzeltmeye çalışan büyükler bulunmazsa, küçük büyüğüne saygı duymaz, büyük de küçüğüne sevgi göstermezse, çocuklar karşılarında örnek alacakları abi-abla-kuzen göremezlerse, sürekli eleştirilere muhatap olurlarsa, hediyeleşme ahlakı bozulursa, herkes önceliği sadece kendine verirse, bencillik artarsa, samimiyet azalırsa, dedikodu çoğalırsa islamın kimyası bozulmaya başlar. Kimyasal bağların birbirinden kopması gibi insanlar arasındaki bağlar da kopar. Ortada sıla-ı rahimden eser kalmaz. Sadece kendi nefsini tatmin etmeye çalışan ve sonrasında da rızık ve sağlık endişeyle ortada dolaşan insancıklar oluşur. 


Halbuki islamın özüne insek, Peygamber Efendimiz (sav)’in şu sözlerine kulak versek bu kadar açıklamaya bile gerek olmadığını görürüz. Şöyle buyuruyor Allah Rasûlü (sav): 


“Rızkının geniş ve ömrünün uzun olmasını isteyen sıla-i rahimde bulunsun, akrabâ ve dostlarını ziyâret etsin, onlara iyilikte bulunsun.” (Buhârî, Edeb, 12)


“Karşılık bekleyerek sıla-i rahim yapan, akrabâyı ziyâret eden bunu lâyıkıyla yapmış sayılmaz. Asıl erdemli kimse, kendisine gelinmese de ziyâret ve ilişkiyi devâm ettirendir.” (Buhârî, Edeb, 15)


Hepimiz bir yerden başlayalım vesselam…


Foto: istockphoto.com 

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir konuya değinmişin. Ne kadar doğru bir gerçek malesef. Ama çok değiştik çok azaldı ilişkiler. Olan ilişkiler de anlamını yitirdi. İnşallah düzelir kendimize geliriz yeniden.. kıymet biliriz yeniden..

Fethiye dedi ki...

İnşallah Esracım

Adsız dedi ki...

Kalemine yuregine saglik arkadasim