4 Nisan 2020 Cumartesi

Koronavirüs Ekseninde Müslümanca Tavır - 1

Tedbirli Olmak

Yaklaşık üç ay önce ortaya çıkmış, gözümüzle bile göremediğimiz küçücük bir mahlukla mücadele halinde dünya. Öyle bir duruma gelindi ki hiçbir şey eskisi gibi değil artık. Okullar kapandı, sınırlar kapandı, camiler kapandı, AVM'ler, sinemalar, tiyatrolar, eğlence yerleri kapandı. Velhasıl herkes evine kapandı. Hayat durma noktasına geldi ve birçok tedbir alındı. Alınan bu kadar tedbir ne içindi peki? Cevabı çok basit... Hayatta kalabilmek için... Devlet, en aslî vazifesi olan milletinin yaşamını güvende tutma görevini yapmak için bu kadar önlem ve tedbir almışken bizim yapmamız gereken de bunlara itaat etmektir. Bahsi geçen önlemler ve uyulması gereken kurallar her gün tv kanallarında defalarca hatırlatılıyor. Burada onları tekrarlamama gerek yok. Benim burada altını çizmek istediğim nokta bir müslümanın böyle mücbir durumlarda nasıl davranması gerektiğini hatırlatmaktır. Eğer biz Allah'a inanan ve O'nun emirlerini yerine getirmek için çalışan müslümanlarsak, bu konuda da hassasiyet gösterdiğimiz taktirde alacağımız önlemler ibadet hükmüne bile geçebilir Allah'ın izniyle.

Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde şöyle buyuruyor: "Allah'a isyanı emretmedikçe emire itaat etmek müslüman kişiye haktır. Allah'a isyanla emredene itaat yoktur."

Bugün yaşadığımız olayda bu hadisten anlamamız gereken şey, devlete ve aynı zamanda sağlık otoritelerine itaat etmektir. Bedenimizi bize emanet olarak veren Rabbimiz onun hesabını da muhakkak soracaktır. Bu sebeple bu konuda sağlık otoritelerinin emrinin dinin emri gibi olduğunu söylüyor hocalarımız. Gün geçtikçe ve alınan tedbirler arttıkça insanlar daha fazla dikkat eder oldular. Ancak ilk günlerde maalesef bu hassasiyet yoktu. Biz sadece kendimizi düşündüğümüz için değil, çevremizi de düşünerek hareket etmeliyiz. Şu anda bize söylenen şey, önemli bir durum olmadıkça evlerimizden çıkmamamız gerektiğidir. Vakanın ilk günlerinde yaptığımız gibi "ne olacak canım" diyerek eski hayatımızı sürdürmeye devam etmeseydik, sahiller boşalmış diyerek keyfi piknikler yapmasaydık, uzun alışverişlerimizi kısaltsaydık, akraba ziyaretlerimizi erteleseydik belki bu kadar yayılmasına sebep olmayacaktık. Allah aşkına bazı insanların parka gitmelerini engellemek için bankların sökülmesi mi gerekiyordu? Bu kadar mı düşüncesiz insanlar olduk biz? 

Açıkça bahsetmek gerekirse tedbirsiz davranmaya devam edersek nereden geldiği bilinmeyen bir virüse "merhaba" demek zorunda kalabiliriz. Hatta sadece tanışmakla kalmaz, eşimize, çocuklarımıza ve yakınımızdakilere de tanıştırabiliriz. Ve sonra ne olur sizce? Ya 
iyileşiriz yada ölürüz. Ancak ölmek çözüm değil ki... Böyle bir salgın hastalıktan şehit olarak ölmek de mümkün, tedbirsiz davranarak ölmesine sebep olduklarımızın hesabını vermek de... Ahirete inanan müslümanlar olarak bir yavrumuzun vücudunu virüsle tanıştırdığımız için Allah'ın bize hesap sormayacağını mı sanıyoruz? Bize emanet olarak verdiğini söylediği kendi canımızın hesabını veremeden virüsü bulaştırdığımız yavrumuzun canının hesabını nasıl vereceğiz peki? 

Peygamberimiz (sav), "Şayet bir yere veba (bulaşıcı hastalık) olduğunu işitirseniz oraya gitmeyin. Sizin bulunduğunuz bir  yerde meydana gelmiş ise oradan da ayrılıp çıkmayın." diyor. Yabancı basın bile Efendimiz (sav)'in temizlik ve salgın hastalıklarla ilgili tavsiyelerini koronavirüs ekseninde haberlerine taşıyorsa, mensubu olduğumuz İslam dinine uyup Müslümanca tavır sergilemek en çok bize yakışır. Bu sebeple şu anda yapmamız gereken evde kalıp tedbir almak ve durumu düşünüp tefekkür etmektir. Nitekim Peygamberimiz (sav) eşi Hz. Aişe (ra)'nin rivayet ettiği bir hadisinde tâun hastalığından bahsederek şöyle buyurmaktadır: 

"Tâun hastalığı, Allah Teâla'nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü'minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah'tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir."
(Buhârî, Tıb 31; Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92-95)

Tâun yani vebâ hastalığı zamanında kitle halinde ölümlere sebep olan bulaşıcı bir hastalıktı. Günümüzde yaşadığımız koronavirüs salgınını bu şekilde değerlendirebilir hadisten kendimize ders çıkarabiliriz.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Kalemine sağlık

Esra dedi ki...

Canım güncel konuya dair yazını çok beğendim...👍