25 Aralık 2007 Salı

Hüzünlü Bir Gün..


Bloğuma eklediğim bu ilk yazımın bu başlıkla başlayacağını hiç düşünemezdim. Hayatta insanın düşünemeyeceği, aklının ucundan dahi geçiremeyeceği olaylar başına gelebiliyor bazen. Bloğu oluşturmama karar vermemde vesile olan arkadaşım Kübrayla bir gün öncesinde e-mail yoluyla görüşmüştük. Muhabbetimiz güzeldi çok şükür, ancak bir gün sonrasında aldığım acı haberle sarsıldım. Rabbimin neleri bir anda değiştirebileceğini bir kere daha idrak ettim, o anda içimden geçen duyguları şöyle aktarmıştım kağıda..

17 Aralık 2007..
Buruk başlayan bir gündü benim için. Sanallaşan dünyamızda sanal ortamda aldığım bir haberle hüzne boğuldum. Mailin başlığı “İnna Lillahi ve inna ileyhi raciun” ayetiyle başlıyordu. Hayırdır inşallah diyerek sıkıntılı bir şekilde açtım maili. En yakın arkadaşımızın babasının vefat haberi kilitlemişti beni ekrana. Vücudumdaki her bir zerre farklı bir hal aldı sanki. Etraftaki bütün sesler kesilmiş sadece ekranda yazan yazıya odaklanmıştım. Daha dün mail yoluyla muhabbet ettiğim arkadaşımın babası dün gece bir kalp krizi sonucu Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu. Canım Kübracım benim.. Ortaokul, lise ve üniversite günlerimiz birlikte geçmişti.Yaşadığımız günler, onun o sevimli, etrafa neşe saçan muhabbetleri gözümün önüne geldi birden. 7 sene imam hatip lisesinin ardından yaşadığımız başörtü problemi üniversite eğitimini almamız için bizi Kıbrıs’a kadar götürmüştü. Kıbrıs’a gitmek için ailelerimizin bir araya geldiği gün dün gibi canlandı gözümde. 11 kişi olarak gittiğimiz arkadaşlarımızla birlikte çekilen sıkıntıların üstesinden gelmek için harcadığımız dakikalar, yağmurlu günlerde kilometrelerce yürüdüğümüz yollar, sorunu olan arkadaşlarımızın problemlerine birlikte ürettiğimiz çözümler, birlikte hazırladığımız sahur sofraları, edilen ikramlar ve dönüşümüzde yapılan nişan, düğün merasimleri gibi bir çok önemli olaylar hayatta birlikte paylaştığımız ortak anılarımızdı.

Mezun olduktan iki sene sonra canımız ev arkadaşımız Asumanımız’ın güzeller güzeli iyilik timsali annesinin vefat haberi bizi nasıl şoke uğrattıysa, Kübramız’ın babasının haberi de o denli üzüntüye boğdu hepimizi. O anda hayatın gerçekten ne kadar boş olduğunu fark ettim. Ateş düştüğü yeri yaksa da kardeş sevgisiyle birbirimize bağlandığımız arkadaşlarımızın acı haberleri bizi bir kere daha yakıyordu. O an, kalp kırmanın, sebepsiz yere üzülmenin, dünyalık sıkıntılarının ne kadar anlamsız ve boş olduğunu düşündüm. Çünkü bir gün gelecekti ki hepimiz aynı yere gidecektik.

Arkadaşımızın acısını paylaşma adına akşam evlerinde ziyaret ettik. Karşı taraf olarak onların hüznünü nasıl paylaşacağımı, neyi nasıl diyeceğimi bilemiyordum. Ama maşallah annesi de kendisi de çok metanetliydi. Bizi kapıya kadar uğurlayıp hal hatırımızı bile sordular. Rablerine olan bağlılık ve sonsuz hayata inanış bu metanetin sebebiydi muhakkak. Başka hiç bir şey aniden vefat eden amcamızın acısını dindiremezdi zaten. Feryat figan etmek onu geri getirmeyecekti, aksine o anda okunan Allah kelamı Kur’an-ı Kerim kabrini nurlandıracaktı şüphesiz. Üstat Necip Fazıl ne güzel söylemişti:

“Ölüm güzel şeydir budur perde arkası haber,
Ölüm güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?”

Rabbim ebedi aleme giden teyze ve amcamızın günahlarını affetsin ve Efendimiz’e komşu eylesin, geride kalan ailesine de sabır ve tevekkül ihsan etsin inşallah.

Hiç yorum yok: