16 Aralık 2024 Pazartesi

Minnoş Nesil Nereye Gidiyor?

 

Bir zamanlar kedilere isim olarak verdiğimiz “minnoş” kelimesi yeni nesil arasında aldı başını gidiyor. Oktay Kaynarca’nın sunduğu bir yarışma programında yarışmacı bayan kendisine, “Sizin filmlerinizi izlemedim ama çok minnoşsunuz” dediğinde programı izlemekten utandım doğrusu. Adam ne diyeceğini bilemeden toparlamaya çalıştı. Yine başka bir yarışma programında, yarışmacı bayan ekrandaki görselde bulması gereken nesneleri bulamayınca, “öküz gibi orada duruyormuş, görmedim” demişti. Mikrofonun açık olduğunu mu farketmedi, kendini evinde mi zannetti yada önemsemedi mi bilemiyorum. 


İnsanlar üsluplarını fütursuzca kullanınca olmadık bir zamanda dile dökülüyor o fütursuzluk. Bir bayana böyle nahoş sözler hiç yakışmıyor. Erkeğe de yakışmıyor ama maalesef toplumda erkeğin kaba konuşması, sövüp sayması daha normal karşılanıyor. Halbuki bizim kültürümüzde nezaket vardır, kibarlık vardır, düşünerek konuşmak, muhatabını bozmamak vardır.  Ancak toplum öyle bir hal aldı ki, argo konuşmalar sevilir hale geldi. Ağzının payını vermemek aptallıkla, yapılan kötülüğün altında kalmak saflıkla, sükûnet ve sabır tavsiye etmek ise çok bilmişlikle boy ölçüşür oldu. 


Eski Türk filmlerine baktığımızda bir kızın iyi niyetli ve merhametli olması erkeğin ona aşık olmasına yetiyordu. Ama bu zamanda böyle kızlara “ana kuzusu” gözüyle bakılıyor, “hanımefendi” olmak garipseniyor. Durum böyle olunca anne, babayla küsen evlatlar, babaanneye dedeye torununu göstermeyen gelin-damatlar, miras yüzünden birbirine düşman olan kardeşler türüyor, evlilikler çıkmaza giriyor, ağzına geleni her ortamda söyleyen bir nesil oluşuyor. Üslup bozuluyor, dil bozuluyor, ahlak bozuluyor.


Sadettin Ökten bir programda, “Kaba insanlarla ülfet etmeyeceksiniz. Başta iyi geliyor maceracıdır ama sonra bitiyor. Hayat yumuşaklık, zarafet, dikkat ve rikkat üzere kurulu. Güzel insanlarla temas edeceksiniz. Bulamıyorsanız kitaplarına bakacaksınız.”demişti.


O insanları bulmak için de aramak gerek…Çünkü kiminle temas halinde olursak ona benzeriz. Burada yazdığım bir önceki yazımda aramızda gerçek ensarların var olduğunu yazmıştım. Belki de onlar çok yakınımızdadır. Rabbim hepimizin karşısına dili güzel, üslûbu güzel, ahlakı güzel, huyu-suyu güzel, imanı kâmil olan insanlar çıkarsın inşallah…




13 Aralık 2024 Cuma

Ensar-Muhacir Kardeşliği Nelere Kâdir

 

Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kardeşlik bağı vardı ensar ve muhacir arasında. Hak dini ve peygamberini kabul edip İslamı yaşadıkları için türlü işkencelere maruz kalan Mekkeli kardeşlerine bir umut kapısı açılmıştı Medine’de. Peygamberlerini ve O’na inananları kendi şehirlerine davet ederek canlarını ve mallarını korumaya söz vermişti Medineliler. Bu sözlerine sonuna kadar sadık kaldılar. Mekkeliler Medine’ye hicret etti “muhacir” oldu, Medineliler onlara kapılarını açtı “ensar” oldu. Peygamber her bir Mekkeli ile her bir Medineli’yi birbiriyle kardeş yaptı. Ensar-muhacir kardeşliği kuruldu.


Mekkeli kardeşin geride bıraktığı evi yağmalanmış, eşyaları harap olmuş hatta kiminin ailesi parçalanmıştı. Hiçbir şeyleri kalmamış Mekkeli kardeşine “her şey” oldu Medineli kardeş. Evini, aşını, işini, malını, mülkünü paylaştı kardeşiyle. Bu kardeşlik bağı Medine’yi yeni bir medeniyetin başlangıcı yaptı.


Bir avuç Medineli Müslüman, kapı açtıkları kardeşleriyle “bir” olunca İslam medeniyeti gelişti, güçlendi, dünyaya yayıldı. İlim ve bilim merkezleri kuruldu, şehirler yeniden inşa edildi, medreseler açıldı, bilim insanları yetişti. İşte bu insanların yetiştiği şehirlerden biri de Halep’ti. Bir zamanların gözde mekanı, bilimin merkezi Halep… Yani şu andaki Suriye topraklarından biri…


13 sene önce ülkelerinden hicret ederek bizim ülkemize gelen Suriyeli kardeşler neler çekiyorlarmış da haberimiz yokmuş. Devlet onlara Ensar olmuş, ülkelerini özgürlüğe kavuşturmuş, baskıcı rejimden kurtarmış, yeni bir yurt açmış. Çünkü onlar bizim kardeşimizmiş. Dinlerini yaşayamadıkları, işkenceye maruz kaldıkları, tecavüze uğradıkları, rahat nefes alamadıkları için bizim ülkemizdelermiş. Anadolu olarak biz onlara “ana” olmuşuz da haberimiz yokmuş.


Halk olarak Suriyeli muhacir kardeşlere iyi bir ensar olduk mu bilemem. Bu konuda herkes kendini bir Müslüman olarak sorgulamalı. Hesabını veremeyeceğimiz şeyler yapmamalıydık, ağzımıza geleni söylememeliydik, eğrisini doğrusunu bilmeden kimseyi suçlamamalıydık, dedikodu yapmamalıydık. Kardeşlerimize bunları yaptıysak Allah bizi affetsin. Yine de onlar özgürleşen ülkelerine dönerken bizlere teşekkürlerini sunuyorlarsa aramızda gerçek ensarlar da varmış demektir. 


Zamanında muhacirlere kapısını açan Medine’ye islam medeniyetinin kapıları açılmıştı bir zamanlar… Şimdi de onlara kapısını açan Türkiye’ye de güzel kapılar açılır inşallah… Umarım Türkiye mazlum ülkelere her daim umut olur, sevgi olur, kardeş olur. Hele ki bu kardeşlik ensar-muhacir kardeşliği gibi olursa tadından yenmez olur…


Foto: istock.com